10 Aralık 2011 Cumartesi

1158. Günlük Yaşam

Ferhat Barış, geri döndü


07.12.2011

Tam 12 yıl önce, 28 Şubat'ın derin operasyonlarının yaktığı kor ateşler henüz sönmemişken uyarmış; fakat inanmayanlar olmuştu. "Hiç gitmediler, sadece karanlığa çekildiler, yine gelecekler!" demişti, gazeteci-yazar Ferhat Barış. Ne yazık ki zaman onu haklı çıkardı. Medyanın içindeki derin ve karanlık bağlantıları deşifre eden Barış, Maskeli Balon'dan sonra 'Açın Sesini Müziğin' ve 'Bizi Helak Eder Misin Allah'ım' kitaplarıyla arşivdeki parçaları birleştirip görünen perdenin üzerini yırtmıştı. Barış, yeni kitabı 'Vaizi Vurun'da bir kez daha oyunu bozuyor. 'Nefretin Ordusu&Kötülük Şirketi' alt başlıklı kitapta, yapılanmanın tarihsel başlangıç noktasına uzanıp, güncel örnekleriyle Nefretin Ordusu'nu analiz ediyor yazar. Kitapta medya dünyasının 'saygın' isimleri kendi yazıları üzerinden bir tutarlılık testine tabi tutuluyor. Erbabı bilir, ama kitaptaki testten kimlerin kaldığına şaşıranlar da çıkacaktır. "O şarkı bitti beyler" diyerek Tayyip Erdoğan'a çıkışıp şimdi yanından ayrılmayan gazeteciyi duyunca, Nefretin Ordusu'nun hangi isimlerden oluştuğuna, Abdullah Gül'ün eşi için "O kadından nefret ediyorum" diyen sürpriz isme, "Hilafet eksenli şeriat devleti"ni körükleyen medyanın amiral gemisindeki kalem sahibine şaşırmayın. "AK Parti ve Gülen'i Bitirin!" emrinin Haliç'te Yaşayan Simonlar'ı nasıl harekete geçirdiğini, medyadaki operasyon merkezinin karanlık 'oda'klarla nasıl işbirliğine gittiğini okurken ise hayretlere düşmemek elde değil. Kitabın sonu ise tüm bu yaşananlar için Fethullah Gülen'in yaptığı yorumlara ayrılıyor.

1157. Günlük Yaşam

Ameliyattan sonra ilk mesaiyi Dolmabahçe Ofisi'nde yaptı


11.12.2011


Başbakan Tayyip Erdoğan, iki hafta aradan sonra mesaiye başladı. 26 Kasım'da sindirim sistemi ameliyatı geçiren ve İstanbul Kısıklı'daki evinde istirahat eden Başbakan Erdoğan, dün konutundan ayrıldı. Kızı Sümeyye Erdoğan ile Dolmabahçe'deki çalışma ofisine giden Başbakan'ı burada Vali Hüseyin Avni Mutlu karşıladı. Sarayın bahçesinde bir süre yürüyen Erdoğan'ın ofise girişi sırasında geniş güvenlik önlemi alındı. Başbakan, Dolmabahçe'de 1,5 saat kaldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, mesaisini Kısıklı'daki evinde sürdürdü. Dolmabahçe'deki Başbakanlık çalışma ofisinden evine geçen Başbakan, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i kabul etti. Dinçer ile yaklaşık 1,5 saat görüştü. Başbakan Erdoğan, ameliyatının ardından resmî programlarını iptal etmişti. İstirahati boyunca sadece üç isimle Kısıklı'daki evinde bir araya geldi. Geçtiğimiz cumartesi günü ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'la görüşen Erdoğan, terör ve ABD sonrası Irak'ı masaya yatırmıştı. Erdoğan, bu ilk görüşmesinin ardından çarşamba günü de Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Tani ile KKTC Başbakanı İrsen Küçük'ü kabul etmişti. Erdoğan, Küçük'ü de kapıya kadar uğurlamıştı. Öte yandan Başbakan, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleştirilen İlim Yayma Cemiyeti'nin 60. kuruluş yıldönümü etkinliklerine telgraf gönderdi. İlim Yayma Cemiyeti'nin kendisinin de mezunu olduğu imam hatip okullarının açılmasında öncü rol üstlendiğini belirterek, "İlim Yayma Cemiyeti, bizim neslimiz başta olmak üzere, geniş bir kitlenin eğitiminde milli ve manevi değerlere daha güçlü şekilde sahip çıkmasında fedakârane bir sorumluluk yüklendi." ifadelerini kullandı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün 63. yıldönümü dolayısıyla da mesaj yayımladı. Türkiye'nin beyannameyi ilk imzalayan ülkeler arasında olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti: "Hükümet olarak insan haklarının, demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin korunması ve geliştirilmesine büyük önem atfediyoruz. Bu çerçevede, 2010 Eylül ayında halkımız tarafından benimsenen anayasa değişiklikleriyle önemli bir mesafe alınmıştır. Türkiye, her geçen gün daha da olgunlaşan demokrasisiyle, insan haklarına, hukuk devleti ilkesine olan bağlılığıyla dünyada ve bölgemizde örnek bir konumda yer almaktadır."


Başbakan 12 gün sonra işbaşı yaptı

11.12.2011

Başbakan Erdoğan, ameliyatından bu yana dinlendiği evinden dün çıkarak yaklaşık 2 saat Dolmabahçe'deki ofisinde çalıştı. Erdoğan evinde de Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'le 1.5 saat görüştü. Sindirim sistemi ameliyatı sonrası 12 gündür Kısıklı'daki evinde dinlenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün işbaşı yaptı. Kızı Sümeyye Erdoğan'la birlikte Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne giden Başbakan Erdoğan, 1 saat 50 dakika sonra yeniden evine döndü. Doktorların tavsiyesi üzerine evinin bahçesinde de bir süre yürüyüş yapan Erdoğan, Kısıklı'daki evinde kendisini ziyarete gelen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i de konuk ederek 1.5 saat görüştü. 29 Kasım'da taburcu olduktan sonra geldiği Kısıklı'daki evinden dün 11.15'te kızı Sümeyye Erdoğan ile ilk kez çıkan Erdoğan, saat 12.55'e kadar ofisinde çalıştı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile görüşen Erdoğan, kızıyla birlikte 13.05'te evine döndü. Evinin girişindeki deftere geçmiş olsun mesajı yazan vatandaşlara arabadan el sallayan Erdoğan'ın Başbakanlık fotoğrafçısının çektiği 4 kare Anadolu Ajansı kanalıyla servis edildi. Erdoğan'ın evinin bahçesinde yürürken çekilmiş fotoğrafı da yayına verildi. Başbakan Tayyip Erdoğan, 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada "Hükümet olarak insan haklarının, demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin korunması ve geliştirilmesine büyük önem atfediyoruz. Hükümetimiz, Türkiye'nin ileri demokrasi adımlarına hız verdiği gibi bölge ülkelerindeki demokratik değişim süreçlerine yapıcı çabalarını sürdürecektir" dedi. Akdağ: Çalışma arzusunda. Erzurum'a giden Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sağlık durumuna ilişkin soruya, "Başbakanımızın sağlık durumu çok iyi. Aslında o daha önce de çalışmak arzusunda oldu ama hem hekimleri hem ben de istirahat etmesini önerdim" yanıtı verdi. "İstirahat süresini bitirmek üzere" diyen Akdağ, Başbakanın önümüzdeki hafta çalışmalarına başlayacağını bildirdi.

1156. Günlük Yaşam


YÖK başkanlığına Çetinsaya atandı


10.12.2011 - 20:01

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK başkanlığına Prof. Gökhan Çetinsaya'yı atadı. YÖK Başkanlığı'na atanan Çetinsaya, İstanbul Şehir Üniversitesi rektörü. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanlığına İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı atadı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, "Sayın Cumhurbaşkanımız, Yükseköğretim Kurulu Üyesi ve Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın görev süresinin 11/12/2011 tarihinde sona erecek olması nedeniyle boşalacak olan Yükseköğretim Kurulu Üyeliğine ve Başkanlığına İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı seçmişlerdir." denildi.


YÖK'ün yeni başkanı Gökhan Çetinsaya

11.12.2011

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanlığı'na, Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı seçti. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül'ün YÖK Üyesi ve Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın görev süresinin bugün sona erecek olması nedeniyle boşalacak olan YÖK üyeliğine ve başkanlığına İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çetinsaya'yı seçtiği belirtildi. İstanbul'da 1964 yılında doğan Çetinsaya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1985'te mezun oldu. 2002-2008 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü'nde çalışan Çetinsaya 2005 yılında profesör oldu. YÖK'ün yeni başkanı Çetinsaya, yurt dışında da görevlerde bulunup çeşitli ödüller aldı. 2008 yılından beri İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürüten Çetinsaya, evli ve 2 çocuk babası.


YÖK'ün patronu Çetinsaya

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanlığı'na İstanbul Şehir Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı atadı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın görev süresinin bitmesine günler kala Prof. Çetinsaya'nın ismi başkanlık için gündeme gelmişti. Çetinsaya'nın rektörlük görevini yürüttüğü İstanbul Şehir Üniversitesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da bağışçıları arasında bulunduğu Bilim ve Sanat Vakfı tarafından 2008 yılında kurulmuş, ilk öğrencilerini ise 2010-2011 eğitim öğretim yılında almıştı. 47 yaşında evli ve iki çocuk babası Çetinsaya SETA'da araştırmacılık görevinde de bulunmuştu. İstanbul'da 1964 yılında doğan Çetinsaya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1985'te mezun oldu. Aynı fakültede 1988'de yüksek lisansını tamamlayan Çetinsaya, 1994'te University of Manchester Ortadoğu Araştırmaları Bölümü'nden doktora unvanını aldı. Hacettepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak 1986-1994 yılları arasında çalışan Çetinsaya, 1995-1999 yıllarında yardımcı doçent ve 1999-2002 yıllarında ise doçent olarak görev yaptı. 2002-2008 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü'nde çalışan Çetinsaya, 2005 yılında profesör oldu.

1155. SY. Zadachy i Etyudy

Problems and Studies (Zadachy i Etyudy), 10-38 arasındaki sayılarından bir kısmı daha elleçlendi. Böylelikle, 9-52 (1995-2010) yılları arasındaki sayılar 23 tanesi dışında tamalanmış oldu.

1154. SY. New in Chess YearBook

New in Chess YearBook 78. Elleçleme işlemi tamamlandı ve kolleksiyona katıldı. Böylelikle, 78-100 (2006-2011) arasındaki yıllıklar tamamlanmış oldu.

1153. OV. Mega Database

Mega Database 2012 çıktı. Veritabanı 5 milyondan fazla oyun içeriyor.

1152. OV. ChessMix

ChessMix 311 çıktı.

1151. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası


Ağar: Kusurumuz oldu, suçumuz olmadı

Faili meçhul cinayatlerle ilgili suskunluğunu bozan eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, “Kusurlarımız olmuştur, suçumuz olmamıştır. İçim dolu ama konuşamıyorum” dedi.

Güncelleme: 13:44 TSİ 09 Aralık. 2011 Cuma

İSTANBUL - Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Malta Köşkü'nde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin yıllardan beri terörle ilgili sıkıntılar, acılar ve üzüntülerle devam eden bir mücadele süreci içinde olduğunu söyledi.  Konunun bugüne kadar görev yapan her hükümetin, en önemli meselesi olarak gündeminde olduğunu belirten Ağar, şunları kaydetti:  ''Süreç içinde meselenin çözüme kavuşturulması yönünde ileri adımlar atılmıştır. Hepimiz gibi ben de dua ve temenni ediyorum ki bugünün diplomatik, psikolojik, sosyal ve güvenlik bağlamında şartların daha iyi olabileceği, silahların hiç olmadığı, huzursuzluğun hiç olmadığı, can kayıplarının hiç olmadığı bir Türkiye'ye doğru kavuşacağımız umudu içerisindeyim. Bu süre içerisinde bir dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü gibi bir makamda devlete ve millete hizmet etmek bana da nasip olmuştur. Kamu görevinde insanlar hem adli, hem idari makamlara hesap vermek durumunda ama önce Allah'a, kendine vicdanına ve tarihe karşı da sorumludur. Bütün bu sorumlulukların şuuru içinde görev yaptığım konusunda vicdani kanaatim, bugünün önemine binaen geldiğim yer anlamıyla da bir kez daha bu teraziyi kendi vicdanımda tarttım ve şükürler olsun ki kanaatlerimde bir değişiklik olmamıştır.'' Ağar, 15 seneyi aşkın bir süredir devletin dışında olduğunu ve bir kamu görevinin olmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu zaman zarfında aynı elden, aynı dilden, aynı kalemden söylenenlerde bir farklılık yok. Bütün bunların hepsi meclis soruşturması dahil olmak üzere çeşitli idari soruşturmalar dahil olmak üzere geçmeyen bir kanal kalmamıştır. Tüm bu kanallarda en ince ayrıntılarına kadar araştırılmıştır, araştırılmaya da devam edecektir. Türkiye, bir hukuk devletidir. Türkiye'de hepimizin adalete ve orada görev yapanların adaletine inanmamız lazım, Aksi takdirde kaos olur. Yıllarca zabıta teşkilatlarında üst düzey görevler yapmış bir kişi olarak bunun da şuurunda olan bir insanım. Şahsımla ilgili devam eden bir yargı süreci de var. Yüksek yargıya konu taşınmıştır. Türkiye'de tabii konusu yargıda olan hiçbir meselenin tartışılmaması söz konusuyken, hiç kimsenin bu kaideye dikkat ettiğini görmemiz mümkün değildir.'' Bütün bunları sineye çeke çeke hukuka ve adalete sonsuz güven içinde yollarına devam ettiklerini vurgulayan Ağar, ''Son dönemde sürekli olarak aynı ağızdan çıkan meseleler içerisinde parasal birtakım ithamlar söz konusu olunca, hayal bile edilemeyecek isnatlar söz konusu olunca ailemle beraber bir şeyler söyleme kararlılığı içinde olduk'' diye konuştu. Ağar, meclis soruşturmasında olağanüstü araştırmaların yapıldığını aktararak, ''Bunların hepsi çok şükür aklanarak tarafımdan geçilmiş ve aşılmıştır'' dedi. Dikkatli yaşamaya özen gösterdiğini ifade eden Ağar, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''15 seneden beri devam eden bunlar, 24 senedir devam eden raporlar eğer gerçek olmuş olsaydı bizim 35 yaşında meslekten ayrılmış olmamız lazımdı. Devlet, bu kadar sahipsiz değil. Bütün bu sıkıntılar içerisinde günahsız yere sıkıntı çekip sağlığı bozulan bu hizmette görev yapmış arkadaşlar vardır. Terörle mücadele kolay ve basit bir konu değildir. Geçilen aşamalarda verilen mücadeleler Türkiye'ye silah zoruyla hiçbir şeyin kabul ettirilemeyeceğinin ispatlandığı dönemler.''

'BENİ HEDEF GÖSTERİYORLAR'

Ağar, yaşanan her şartın, meselenin daha olumlu yöne götürülmesinde yeni ufuklar açtığını belirterek, ''Dünün şartlarıyla bugünü değerlendiremezsiniz, bugünün şartlarıyla da dünü değerlendiremezsiniz'' dedi. Herkesin üzerine düşeni yaptığı takdirde Türkiye'nin çok uzak olmayan bir gelecekte bu zorluğu aşarak hak ettiği büyüklüğe kavuşacağını vurgulayan Ağar, şunları kaydetti: ''Biz tarihin o sürecinde üzerimize düşmüş olanı bütün iyi niyetimizle yapmanın gayreti içeresinde olduk. Kusurumuz olduysa bilerek değil, hizmetin kendisinden kaynaklanan hizmet kusurlarıdır. Elbette bunlara katlanırız ama kamuda hiç kimse kimseye kanunsuz emir veremez. Verse de bir şey ifade etmez, çünkü emri alan kimse dinlemez. Bu kadar net ve açıktır. Ortaya çıkan bu noktada mesele, yüksek yargıda devam eden yargılanma sürecimizi olumsuz etkilemeye yönelik. Ayrıca terör ve organize suç faaliyetleriyle meşgul olan suç örgütlerine şahsımı hedef göstermektir. Bunların hepsine alışığız. Allah'ın verdiği ömür kadar günümüz vardır. Benim devletim dışında güveneceğim hiçbir kurum yoktur, milletim dışında da güveneceğim hiçbir şey yoktur.'' Ağar, büyük fedakarlıklar içerisinde çalışmaların yapıldığını aktararak, ''Bütün bu çalışmaların içinde elbette her konu her zaman araştırılır, araştırılmıştır da... Ortaya çıkan süreç de devam edegelmektedir. Özellikle maddi konularda en üst makamlara kadar gelebildim. Geride bırakacağım mesleki hatıralarım ve vasiyetim şu olmuştur aileme; Polis Müzesine bırakılması ile babam gibi mezar taşıma 'Elazığlı Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar' yazılması. Hayattan başka beklentim yoktur'' şeklinde konuştu. Mehmet Ağar, herkesin derdine derman olmaya çalıştıklarını anlatarak, ''Kusurlarımız olmuşsa bunlar kusur çerçevesi içerisindedir. Hiçbir zaman suç çerçevesi içerisinde bir şey olmamıştır. Ben suç ve suçlu ile mücadeleye şartlanmış bir yapı içeresinde yetiştim'' dedi.

Soru cevaplamayacağını ifade eden Ağar, toplantı salonundan ayrılırken bir basın mensubunun ''Mehmet Eymür tuğlayı çekti mi sizce?'' şeklindeki sorusuna, ''O söz benim sözüm değil'' demekle yetindi.

1150. Günlük Yaşam



Euro-Staaten schmieden Haushaltspakt gegen Schuldenkrise

Streit mit London schürt Sorge um Spaltung der EU

AFP – vor 11 Stunden.. .

Deutschland und Frankreich sind auf dem Brüsseler EU-Gipfel am Widerstand Großbritanniens …

Beim EU-Gipfel in Brüssel hat sich Großbritannien gegen die von Deutschland und Frankreich …

Als Reaktion auf die Schuldenkrise haben die Euro-Länder einen Haushaltspakt geschmiedet, dafür aber einen Bruch mit dem wichtigen Partner Großbritannien in Kauf genommen. "Das ist der Durchburch zur Stabilitätsunion", sagte Bundeskanzlerin Angela Merkel (CDU) am Ende des Brüsseler Krisengipfels. Die zunächst angestrebte Vertragsänderung mit allen 27 EU-Staaten scheiterte am Widerstand Großbritanniens. Die 17 Euro-Länder einigten sich nach einer zehnstündigen Nachtsitzung auf die Forderung Deutschlands und Frankreichs, bis März einen zwischenstaatlichen Vertrag für Haushaltsdisziplin auszuarbeiten. Dieser sieht Schuldenbremsen und automatische Strafen gegen Defizitsünder vor. Neben den Euro-Ländern prüfen abgesehen von Großbritannien alle anderen Nicht-Euro-Länder nach Absprache mit ihren nationalen Parlamenten, ob sie sich an den Verhandlungen beteiligen. Merkel und Frankreichs Staatschef Nicolas Sarkozy hatten ursprünglich eine Änderung der EU-Verträge unter Beteiligung aller 27 Mitgliedstaaten gefordert, um so möglichst großes Vertrauen in das Krisenmanagement der Europäer zu schaffen. Doch der britische Premierminister David Cameron forderte im Gegenzug Sonderrechte für die Regulierung des heimischen Finanzsektors, insbesondere der Londoner City, der für Großbritannien von enormer wirtschaftlicher Bedeutung ist. "Wenn wir keine Schutzklauseln bekommen, ist es besser, draußen zu bleiben", sagte Cameron, der sich unter anderem gegen eine Finanztransaktionssteuer sperrt. Seine Ablehnung sei eine "harte, aber gute Entscheidung". Sarkozy nannte die Forderungen Camerons hingegen "inakzeptabel". "Wir hätten eine Einigung der 27 vorgezogen, aber das war angesichts der Position unserer britischen Freunde nicht möglich", sagte er. Wenn die britische Forderung erfüllt worden wäre, hätte dies die notwendigen Schritte zur Regulierung der Finanzmärkte in Frage gestellt. "Die Briten waren ja schon immer nicht beim Euro dabei, und insofern sind wir mit diesem Zustand ja schon vertraut", sagte Merkel. "Gestern hieß es, keine faulen Kompromisse für den Euro zu machen, und das ist uns gelungen." Der EU-Krisengipfel stand unter massivem Druck der Finanzmärkte; von ihm wurden entscheidende Weichenstellungen im Kampf gegen die Schuldenkrise erwartet. Nach Einschätzung des italienischen Ministerpräsidenten Mario Monti hat sich Großbritannien auf dem EU-Gipfel isoliert. Das Land habe sich mit seiner Verhandlungsführung "selbst ausgeschlossen", sagte Monti in Brüssel. "Das wird Folgen für seinen Einfluss haben." Der britische Premierminister Cameron habe "nicht hinnehmbare Forderungen gestellt". Das Scheitern einer Einigung auf eine Vertragsänderung mit allen 27 EU-Staaten schürt die Sorge vor einer allmählichen Spaltung der EU. Der britische Außenminister William Hague sagte dem Sender BBC, Deutschland und Frankreich hätten sich "nicht genug angestrengt", um den britischen Bedenken entgegen zu kommen. Cameron sagte britischen Medien, sein Land sei "nicht ausgeschlossen" aus der EU, sondern "ein führendes Mitglied des gemeinsamen Markts." Im Streit um mehr Mittel für den Euro-Rettungsfonds setzte sich Merkel mit ihrer Ablehnung von gemeinsamen Staatsanleihen der Euro-Länder, sogenannten Eurobonds, sowie eines Zugangs des Fonds zu den Krediten der Europäischen Zentralbank (EZB) durch. Als kurzfristige Antwort auf die Schuldenkrise wollen die EU-Länder aber bis zu 200 Milliarden Euro für die Krisenbekämpfung durch den Internationalen Währungsfonds (IWF) in Form von bilateralen Krediten bereitstellen. EZB-Experten sollen zudem bei der Verwaltung des Rettungsfonds helfen. Zuletzt waren Zweifel aufgekommen, ob der Fonds effektiv genug gegen die Krise angeht. Merkel kündigte zudem für das kommende halbe Jahr monatliche Krisentreffen der Eurozone zur Schuldenkrise an. Die US-Regierung begrüßte die "Fortschritte" beim EU-Gipfel zur Schuldenkrise. "Es hat etwas Fortschritt gegeben und das ist eine gute Sache", sagte der Sprecher von Präsident Barack Obama, Jay Carney. Die Europäische Union müsse sich der Krise aber weiter "entschlossen" entgegenstellen. "Am Ende des Tages ist dies ein europäisches Problem, das eine europäische Lösung benötigt", sagte Carney. Das Weiße Haus äußerte sich nicht zu dem Sonderweg der britischen Regierung. 

1149. Günlük Yaşam

Hırvatistan, AB imzasını attı


10.12.2011

AB üyelik müzakereleri tamamlayan Hırvatistan, AB'ye katılım anlaşmasını imzaladı. 1 Temmuz 2013'te 28'inci AB üyesi olması öngörülen Hırvatistan'ın katılım anlaşması imza töreninde konuşan AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, "Hırvatistan'ın başarısı bölgedeki herkese sıkı çalışma, sebat, siyasi cesaret ve kararlılıkla AB üyeliğinin ulaşılabilir olduğunu gösterdi." dedi.

1148. Günlük Yaşam


Hırvatistan, Avrupa Birliğine giriyor. 1990lardan 2010lara: Türkiyenin Avrupa Birliği ilişkilerinin gidişatı. İnsan olan azıcık utanır!



Croatia signs EU accession treaty

By JOVANA GEC and SLOBODAN LEKIC | AP – 15 hrs ago...

Related Content:  European Council President Herman Van Rompuy speaks during a media conference at …

BRUSSELS (AP) — Croatia on Friday signed a treaty to join the European Union in 2013, a bittersweet milestone as the bloc prepares to take on a sluggish economy it will have to drag along at the time of its worst crisis ever. Meanwhile, EU leaders said they were postponing a decision about whether to make Serbia a candidate for membership, a disappointment for the Western-leaning government, which has been trying to put the country's years as a pariah state behind it. The EU hailed Croatia's signing as a historic day for the ex-communist country, but the Croatian government's decade-long effort could turn out to have been a giant waste of time if the union's 27 countries fail to solve a financial crisis that threatens to unravel the 53-year-old project to integrate the continent. The union is battling to avoid being dragged down by members struggling with giant debts. Croatia's expected entry in 18 months will not help matters: It has been hit hard by the global downturn and has been taking longer than its Balkan neighbors to come out of recession. It has been hoping EU membership will help boost its economy. The country of 4.2 million is dealing with unemployment at around 17 percent and a budget gap projected at 6.2 percent of gross domestic product. The newly ousted conservative government had been reluctant to undertake serious structural and fiscal reform and fully curb corruption. Its credit rating was reduced a year ago by Standard & Poor's, which cited a "deteriorated fiscal position and continuously weak" external financing. The signing came following a marathon all-night session at an emergency summit at which most EU leaders decided to back a new treaty with strict oversight over national budgets, trying to convince markets that the euro has a future. Germany and France were unable to persuade Britain to agree to the treaty changes as it refused to give up some powers. "It's very, very odd for someone to join a club the night after the worst bust-up in that club's history," said Nigel Farage, a staunchly anti-EU British member of the European Parliament. EU president Herman Van Rompuy said Croatia will be an "active observer" in all EU forums until it becomes a full member 18 months from now. Its membership must still be ratified by the legislatures of the bloc's member nations. Croatia's entry talks lasted seven years and were held up repeatedly due to territorial disputes with neighboring Slovenia and demands that it arrest remaining war crimes suspects. "Today Croatia is entering Europe, but more importantly Europe is entering Croatia," Croatian President Ivo Josipovic told the heads of EU governments. He said Croatia's progress showed that the EU was determined to eventually accept all Balkan countries into the bloc. Croatia will become the second nation from the former Yugoslavia to join the EU after Slovenia, which became a member in 2004. All other countries that emerged from the Yugoslav federation — Bosnia, Kosovo, Macedonia, Montenegro and Serbia, as well as neighboring Albania — are also seeking membership. Van Rompuy said EU leaders had decided to postpone making Serbia a candidate for the bloc until their next summit. A decision would be made in February, which could then be approved at the summit in March. "We will continue to assess the situation ... with the clear aim to grant Serbia the status of candidate nation," Van Rompuy said. He urged Belgrade to normalize relations with its former province of Kosovo, which declared independence in 2008. Serbia had been widely expected to gain candidate status after extraditing the last of several dozen war crimes suspects earlier this year. But a recent outbreak of violence in northern Kosovo, where hard-liners among the Serb minority have blocked roads and clashed with NATO peacekeepers, appears to have put that on hold. In Belgrade, President Boris Tadic sounded an optimistic note about the postponement. But he acknowledged the decision to postpone the status decision represents "wind in the sails" of nationalist opposition parties "who are trying to push as back to the 1990s" around the time of the bloody Balkan wars. Bozidar Djelic, Serbia's minister for European integration, resigned after the announcement. Speaking in Brussels, he said Serbia must continue to strive for EU membership. "EU leaders are just too busy with the euro crisis to waste too much time discussing Serbia's status," an official said on condition of anonymity. Candidate status is symbolically and politically important for Serbia and its pro-EU Tadic. But in reality, it is just a step toward accession negotiations which can drag on for years, as in Croatia's case. Van Rompuy also said EU leaders had decided that Montenegro would open accession negotiations next June on condition that it continues a crackdown on organized crime and corruption.

The nation of 650,000 people received candidate status a year ago. "A long journey to Europe is ahead of us, but ... we will overcome all obstacles on that path", said Milan Rocen, the country's foreign minister.

_____

Gec reported from Belgrade, Serbia. Dusan Stojanovic in Belgrade also contributed to this report.

9 Aralık 2011 Cuma

1147. Günlük Yaşam

Türkiye'de işler tıkırında, kimsede metelik yok. Avrupa buhranı aşmış görünüyor. Ne diyelim? Allah mesut etsin!


AB zirvede çatladı

10.12.2011

AB'nin geleceğinin tartışıldığı zirvede Merkel ve Sarkozy'nin mali birlik planına Avrupa'nın ikinci büyük ekonomisi konumundaki İngiltere Başbakanı Cameron'dan veto geldi, 3 ülke ise çekimser kaldı. Cameron, zirvenin sonucunu beklemeden ülkesine döndü. 27 üyeli Avrupa Birliği'nin (AB) krize karşı topyekûn mücadele planının tartışıldığı Brüksel'deki zirvede İngiltere çatlağı yaşandı. Almanya ve Fransa'nın hükümetler arası mali disipline yönelik sıkılaştırma planına İngiltere Başbakanı David Cameron'dan veto gelirken İsveç, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti bu konuda çekimser kaldı. Dün Brüksel'de sona eren zirvede, 'bütünleşme' hedefi bir türlü sağlanamadı. AB ülkelerinin kendi çıkarları daha ön plana çıktı. İngiltere, Euro Bölgesi'nin 17 ülkesiyle taban tabana zıt bir görüş ayrılığı sergiledi. Öyle ki anlaşmazlığa düşen İngiltere Başbakanı Cameron, zirve sonucunu beklemeden ülkesine döndü.

6 AB ÜLKESİNDEN DESTEK

Bu durum karşısında Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Euro Bölgesi'nin 17 ülkesiyle "Schengen misali" yeni bir anlaşma yapmaya karar verdi. Schengen üyesi olan ve aynı zamanda euro kullanan 17 ülke arasında varılan anlaşmaya, Euro Bölgesi dışındaki 6 AB ülkesi de katılacağını açıkladı. Bu ülkeler Bulgaristan, Romanya, Danimarka, Letonya, Litvanya ve Polonya'dan oluşuyor. İsveç, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti ise yeni anlaşmaya katılmadan önce parlamentolarına danışma kararı aldı. AB içindeki bu anlaşmanın Mart 2012'de yürürlüğe girmesi bekleniyor. Zirveden gelen anlaşmazlık haberleri Avrupa borsalarında düşüşe neden oldu. Öte yandan, AB liderleri Avrupa'nın kurtuluşu için Uluslararası Para Fonu'na 200 milyar euro katkıda bulunacak.

HIRVATİSTAN'A AB'DEN ONAY

Zirve kapsamında Hırvatistan da AB'nin 28'inci üye ülkesi ilan edildi. Hırvatistan, başvurusundan 9 yıl sonra AB'ye tam üye oldu. Türkiye'nin ise 1999'dan bu yana sürdürdüğü üyelik müzakelerinde önüne türlü zorluklar çıkartılıyor. AB, 12 yılda Türkiye'nin 13 müzakere başlığından sadece birini sonlandırdı. Geri kalan 12 müzakere başlığı ise daha çok 'Kıbrıs' konusu yüzünden donduruldu.

AB KENDİ İÇİNDE AYRILIYOR

AB içindeki ayrışmalar ilk defa, Schengen vizesi uygulayan ve uygulamayan ülkeler şeklinde başlamıştı. Şimdi ise euro kullanan ve kullanmayanlar şeklinde yine iki cepheye ayrılan AB'de uyuşmazlıklar daha da gün yüzüne çıktı. AB bütünlüğünün mimarı ve babası olarak gösterilen AB Komisyonu eski Başkanı Jacques Delors, AB zirvesinde kaydedilen bu uzlaşmazlıklardan sonra AB'nin yeniden yapılandırılması gerektiğine dikkat çekti.


Avrupalı liderler, Avro Bölgesi'nde sıkı bütçe kuralları konusunda anlaştı

09.12.2011 - 10:02

Avrupalı liderler Avro Bölgesi'nde sıkı bütçe kuralları konusunda anlaşırken, AB anlaşmasında değişiklik yapılması konusunda uzlaşma sağlanamadı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) ile Avrupa İstikrar Mekanizmasının (ESM) Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından yönetilmesine karar verildiğini bildirdi. Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesinin ilk gününde 12 saat süren toplantının ardından açıklama yapan Sarkozy, toplantıda, EFSF ile 2012 yılında onun yerini alması öngörülen ESM'nin Avrupa Merkez Bankasınca yönetilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını belirtti. Sarkozy, toplantıda ayrıca Avro Bölgesi liderlerinin, AB ülkelerinin Uluslararası Para Fonu'na (IMF) 200 milyar avro kaynak aktarılması konusunu değerlendirdiğini ifade etti. Bu kaynağın 150 milyar avroluk kısmının Avro Bölgesi ülkelerinden, 50 milyar avroluk kısmın ise Avrupa dışındaki ülkelerden karşılanması bekleniyor. Bütçe disiplinin İngiltere'nin muhalefeti nedeniyle yalnızca Avro Bölgesi'ne üye 17 ülke için uygulanacağını, oysa tüm AB üyelerini kapsayan bir anlaşmayı tercih ettiğine dikkat çeken Sarkozy, İngiltere'nin bazı mali kurallardan muaf tutulmayı teklif ettiğini belirtti. Sarkozy, bunu kabul edemeyeceklerine işaret ederek, zaten yeterince kural olmadığı için şu anki sorunların yaşandığına vurgu yaparak, yeni AB anlaşması'nın gelecek Mart'a kadar hazır olması gerektiğinin altını çizdi. IMF Başkanı Christine Lagarde ise Fona 200 milyar avro ek kaynak aktarımının 10 gün içinde netlik kazanacağını belirtti. Bu arada daimi kurtarma fonu ESM'nin büyüklüğünün 500 milyar avro olmasının kararlaştırıldığı, ESM'nin 2013 yılı yerine Temmuz 2012'de devreye sokulmasının amaçlandığı bildirildi. ESM'nin bankacılık lisansı almasının öngörülmediği kaydedildi.


AB, 'yeni sözleşme'de anlaştı, İngiltere ayrı düştü

10.12.2011


Avrupa Birliği'nin (AB) ortak para biriminin doğumuna karar verilen 9-10 Aralık 1991'deki Maastricht Zirvesi'nden 20 yıl sonra Avrupa liderleri bu kez Euro'yu kurtarmak için Brüksel'de toplandı. Sıkı denetleme için ülke anayasalarının tadil edilmesinin kararlaştırıldığı toplantıya, İngiltere'nin 'yeni sözleşme'yi veto kararı damgasını vurdu. Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin, Birliğin yapısında radikal değişiklikler içeren önerisini reddeden İngiltere, AB'den izole edildi. Merkel ve Sarkozy, Euro kullanan 17 ülkeyle yollarına devam edebileceklerini açıkça ortaya koydu. Ortak para biriminin doğumunu müjdeleyen Maastricht Anlaşması'ndan tam 20 yıl sonra Avrupalı liderler bu defa Euro'yu kurtarmak için tarihi kararlara imza attı. İngiltere'nin saf dışı bırakılması ile neticelenen ve 26 üyenin desteklediği anlaşma çerçevesinde üye ülkeler hükümranlıklarının bir kısmını daha Brüksel'e devretmeye 'evet' dedi. BBC'nin 'Avrupa'nın değiştiği gece' dediği zirvede 'iki vitesli Avrupa'ya yöneliş de hızlandı. Üye ülkeler artık bütçe ve vergi meselelerini kendi meclislerinden önce Brüksel ile istişare edecek. AB böylece para birliğinden sonra mali birliğini gerçekleştirme yolunda da mühim bir adım atmış oldu. Bütün dünya Euro kararlarına odaklanmışken AB liderleri Rumlara bir defa daha destek verdi ve Türkiye'ye Rumların dönem başkanlığına saygı duyma çağrısı yaptı. Bütçe açığının GSYH'nin yüzde 3'ünü geçmesi durumunda müeyyidelerin otomatik olarak devreye gireceği yeni mutabakat AB anlaşması ile değil, hükümetlerarası anlaşmalarla temin edilecek. Londra'nın itirazı üzerine 17 Euro Bölgesi ülkesi ve İngiltere dışındaki bütün diğer üyeler kendi aralarındaki anlaşmalar ile kararları hayata geçirecek. Euro Bölgesi'nde olmayan İngiltere dışındaki 9 ülke meclislerine danıştıktan sonra yeni anlaşmaya katılma yönünde irade beyanında bulundu. AB Başkanı Herman Van Rompuy, Brüksel'e daha fazla hükümranlık devri ile neticelenen zirveyi 3 ifadeyle özetledi: "Daha fazla mali disiplin, otomatik müeyyideler ve daha katı denetleme." Rompuy'a göre yeni anlaşma mart ayında imzalanarak yürürlüğe girebilir.

27 AB üyesinden 17'sinin para birimi olarak kullandığı Euro 1 Ocak 2002'de tedavüle çıktı. 332 milyon Avrupalının kullandığı para birimi Euro ismini resmen 16 Aralık 1995'te aldı. Muhasebe kayıtlarında 1 Ocak 1999'dan bu yana kullanılan Euro, ABD Doları'ndan sonra dünyada en fazla kullanılan para birimi.

AB'DEN RUMLARA TAM DESTEK

AB liderleri, hafta başında dışişleri bakanlarının Rum Kesimi'ne verdiği desteğe ilaveten dün zirve sonuç bildirisinde daha net bir tavır aldı. Taslak metinde 'Türkiye' ifadesi yer almazken, nihai bildiride 'Türk tehditleri ve beyanlarına' dikkat çekildi. Perşembe gecesi kulislerde dolaşan taslak, genel ifadelerle dönem başkanlıklarına saygı duyulması çağrısı yapıyordu ve Türkiye'ye herhangi bir atıf yoktu. Dün kabul edilen nihai bildiride ise "Türk tehdit ve beyanlarından ciddi endişe duyulduğu" ifadelerine yer verildi.

İngiltere birlikten izole edildi

AB zirvesinde, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin birliğin yapısında radikal değişiklikler içeren önerisini veto eden İngiltere, birlikten izole edilmeyle karşı karşıya kaldı. 'Merkozy' ise İngiltere'nin de aralarında bulunduğu Euro para birimini kullanmayan ülkelerin yeni anlaşmaya itiraz etmeleri durumunda 17 Euro üyesi ülkeyle yollarına devam edeceklerini açıkça ortaya koydu. İngiliz Başbakan David Cameron, AB'nin temel anlaşma metnindeki radikal değişikliğe karşı çıkarak, "Avrupa ekonomik serbest piyasasında ülkemin çıkarlarına zarar verecek Lizbon Anlaşması içinde farklı bir anlaşma oluşturulmasına izin vermem." diyerek tasarıyı veto etti. Euro Bölgesi'nde farklı bir yapılanmaya gitmeyi içeren 'iki-vitesli AB' fikrinin baş mimarlarından Sarkozy ise Cameron'ın taleplerine karşılık, "Bunları kabul etmemiz mümkün değil." diyerek cevap verdi. Euro Bölgesi üyesi 17 ülke ile bölgeye üye olmayan AB üyesi 9 ülkenin yeni hükümetlerarası anlaşmayı oluşturmaya hazır olduğu belirtildi. AB liderler zirvesinin taslak metnine göre, Euro Bölgesi'nin borç krizinin aşılmasını amaçlayan sıkı mali birlik sağlanması için Euro Bölgesi üyesi 17 ülke ile bölgeye üye olmayan AB üyesi 9 ülke yeni hükümetlerarası anlaşmanın oluşturulması hususunda uzlaştı. Böylece, Euro Bölgesi üyesi olmayan 10 AB üyesi ülkeden sadece İngiltere yeni anlaşma yapılması sürecinin dışında kalmış gibi görünüyor. Taslak metinde, "Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya ve İsveç'in hükümet ya da devlet başkanlarının parlamentolarına danıştıktan sonra bu süreçte yer alma ihtimalinin sinyalini verdiği" belirtildi.


Merkel'den 'sihirli değnek yok' itirafı


Almanya Başbakanı Merkel, AB Liderler Zirvesi'nde Avrupa Merkez Bankası'nın bağımsızlığına ve mali birliğin yıllar alacağına dikkat çekti. Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB Liderler Zirvesi'nden çıkan sonuçlarla ilgili basına açıklama yaptı. Zirvenin oldukça yapıcı ve sıcak geçtiğini vurgulayan Merkel, 26 ülkenin hükümetlerarası sağladığı anlaşmaya İngiltere'nin katılmamasından dolayı "Bizlerle aynı yolu izlemeyecek olmasından dolayı üzgünüz" dedi. Merkel, İngiltere Başbakanı David Cameron'ın konuyla ilgili İngiltere'nin iyiliğini düşünmek zorundayım dediği kaydedildi. Merkel, genel olarak AB'ye üye ve üye olmayan ülkeler de yapıcı bir şekilde ortak olacaktır. Hepimiz bunun farkındayız. Euro bölgesi zor günler geçiriyor, bu herkesi etkileyecektir" dedi.

"ÖNÜMÜZDEKİ BİR KAÇ YIL İÇİNDE MALİ BİRLİK SAĞLANACAK"

AB'ye üye 27 ülkenin liderlerinden 26'sı Euro Bölgesi'ni korumak için katı bütçe kurallarıyla daha sıkı birlik oluşturma konusunda anlaştı, ancak İngiltere kendisi için istediği imtiyazları elde etmede başarılı olamayınca AB anlaşmasında önerilen değişiklikleri kabul edemeyeceğini açıkladı. Merkel istikrarlı bir euronun İngiltere için de önemli olduğunu ifade ederek "İngiltere'nin euro dışında kalmasına her zaman saygı duyduk" dedi. Ancak İngiltere'nin öne sürdüğü koşullara katılmadıklarını belirtti. AB'nin Euro için yeni temeller tesis ettiğini ifade eden Merkel, AB Liderler Zirvesi'nin oldukça sıcak ve yapıcı geçtiğini vurguladı.

"EURO İÇİN ÖNEMLİ VE DOĞRU OLAN NE İSE ONU YAPTIK"

Merkel zirvede istikrarlı bir euro için çok önemli kararların alındığını söyledi. Bundan sonra AB Liderlerinin düzenli olarak her ay toplanacağını bildirdi.

AMB'NİN BAĞIMSIZLIĞI

Merkel, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi'nin de liderlere AMB'nin bağımsız bir kuruluş olduğunu izah ettiğini ekledi. Merkel, " AMB'nin bağımsızlığına saygı duymak zorundayız" dedi. Euro bölgesi ülkelerinin AMB'nin bağımsızlığına özen göstermesi gerektiği ve AMB ile yapıcı görüşmelerin zirve boyunca devam ettiği bilgisini verdi. AB Liderleri AMB'nin rolünü ve politikalarını paylaştı. Merkel, AMB'nin uzmanlığını Avrupa Finansal İstikrar Fonu (EFSF) için kullanacak olmasından memnun olduklarını söyledi. Merkel zirvede liderlerle AMB'nin kilometre taşlarının uygulanması konusunda hem fikir olduklarını belirtti. AMB'nin işleyişi hakkında liderlerin hiç bir şey yapmadığını söyleyen Merkel, AMB'nin bağımsız bir kurum olduğunu ve Draghi'nin de bu konuda liderleri bilgilendirdiğini ifade etti. Merkel, Avrupa Birliği'nin borç krizinden kurtulmak için kararlaştırdığı 200 milyar Euro'luk Avrupa İstikrar Mekanizması'nın (ESM), tamamen Almanya tarafından doldurulmayacağını söyledi. Merkel, ESM'nin şu anda faaliyette olmadığını söyledi.

AVRUPA KONUSUNDA HEM FİKİR OLMAKTAN MUTLUYUZ

Merkel, "Gelecekte umuyoruz ki bunları bu kadar konuşmuyor olacağız" dedi. Yunanistan'ın borcunun sürdürülemez olduğunu belirten Merkel, bir ülkeninin borcunun sürdürülemez olmasının zor bir durum olduğuna dikkat çekti. Merkel, "Biz bir karar aldık ve kullanılabilir araçları kullanmaya kadar verdik" dedi.

Merkel Bundesbank'ın açık fonlar yaratma kararının dün ele alınarak netleştiğini bildirdi.


Zirve'den yeni birlik çıktı!

AB Liderler Zirvesi'nde 23 ülkeyle hükümetlerarası anlaşma sağlanacak

09 Aralık 2011 Cuma, 09:46:06

27 ülkeden oluşan Avrupa Birliği ve 17 ülkeden oluşan Euro birliği içindeki ülkelerin katıldığı AB Liderler Zirvesi'nde 23 ülke daha sıkı mali denetim getirecek anlaşmayı kabul etti. Zirve'yle ilgili detaylar henüz net açıklanmadı. Macaristan ve İngiltere bu öneriye itiraz eden iki ülke olurken, İngiltere Başbakanı Cameron Euro Bölgesi'ne başarılar diledi.

23 ÜLKEYLE HÜKÜMETLERARASI ANLAŞMA!

AB Zirvesi'nde liderler borç krizini çözecek kararları oybirliğiyle alamadı. İngiltere ve Macaristan AB anlaşmasının değiştirilmesine karşı çıktı. AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy borç krizine ilişkin anlaşmaların 17 euro ülkesiyle ve euro dışındaki 6 avrupa ülkesiyle yapılacağını açıkladı. Rompuy, anlaşmanın 23 ülkeyle yapalacağını bildirdi.

MALİ BİRLİK ZİRVENİN GÜNDEMİNDE

Almanya Başbakanı Angela Merkel, "Yeni bir mali birlik yaratmakta karar verilmiştir" dedi. Merkel, AB'nin bütün euro ülkeleri için borç frenini oluşturacağını bildirdi. Zirvede Avrupa İstikrar Mekanizması'nın uygulama tarihinin öne çekilmesine karar verildi. Otomatik yaptırımların da hayata geçirilebileceği bildirildi. İMF'ye 200 milyar euroluk bir ek kaynak aktarılması kararlaştırıldı. IMF Başkanı Chrstine Lagarde kaynağın 10 gün içerisinde netleşeceği tahminininde bulundu. Almanya Başbakanı Merkel, bu kaynağın karşılıklı kredi anlaşması şeklinde aktarılabileceğini ifade etti. Hem EFSF'nin hemde Avrupa İstikrar Mekanizması'nın Avrupa Merkez Bankası tarafından yönetilebileceğini belirtti.

ORTAK EURO TAHVİLİNDE ANLAŞMAYA VARILMADI

Avrupa Kurtarma Fonu (EFSF)'ye bankacılık lisansı verilmeyeceği açıklandı. Ortak euro tahvili üzerinde bir anlaşmaya varılamadı. Çok tartışılan konulardan finansal işlem vergisinin de zirvede ele alınmadığı bildirildi.

İNGİLTERE'YE SERT ÇIKIŞ!

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, zirve çıkışında İngiltere'ye sert çıktı. "İki ayrı hızda avrupa var nedeni İngiltere" dedi. Sarkozy, İngiltere'yi Avrupa ile daha çok alakalı görmek istediğini söyledi.

"EURO BÖLGESİNE BAŞARILAR"

İngiltere Başbakanı David Cameron, AB zirvesi sonrasında "Euro bölgesine başarılar" dedi. Cameron, Euro bölgesi içinde olmadıkları için ve asla olmayacakları için mutlu olduklarını ifade etti.

ROMPUY'DAN DERİN RAPOR

Euro Bölgesi liderleri, dün akşam yemeğinde başlayan ve bu sabah erken saatlerde sona eren AB liderler zirvesi toplatısına ilişkin ortak bir açıklama yayınladılar. Euro Bölgesi liderleri yaptıkları ortak açıklamada, Euro Bölgesi üyesi ülkeler ve bazı AB üyesi ülkelerin daha derin bir mali birlik konusunda anlaşmaya vardıklarını duyurdular. Euro Bölgesi liderleri yaptıkları açıklamada, varılan anlaşmanın yüzde 3'ün üzerinde bütçe açığının otomatik yaptırımları tetiklemesini, yapısal açıkların GSYH'nın yüzde 0.5'ini aşamasını, bütçelere ilişkin kurallaranın üye ülkelerde anayasalara veya uygun yasalara geçirilmesini içerdiğini belirtirlerken, Avrupa Adalet Divanı'nın bu yasaların uygun şekilde uygulanıp uylgulanmadığını denetleme otoritesinin de kabul edildiğini vurguladılar. Liderler, kamu borçlarının GSYH'ya oranının yüzde 60 ile sınırlanmasını, bunun yasalara yerleştirilmesini ve bu seviyeyi aşan borçların kademeyi olarak azaltılmasını da kabul ettiler. Ortak açıklamada Euro Bölgesi kurtarma fonları EFSF ve ESM için belirlenen 500 milyar Euro kredi sınırının, 12 Mart'ta yapılacak zirvede yeniden değerlendirilmesi kararı alındığı vurgulanırken, daha derin mali reformlar konusunda AB Konseyi Başkanı Van Rompuy'un Mart ayına kadar bir rapor hazırlayacağını da ifade edildi.

İNGİLTERE ANLAŞMAYI ONAYLAMADI!

AB Liderler Zirvesi'nde sğalanması beklenen hükümetlerarası anlaşmada ilk etapta Macaristan ve İngiltere bu öneriye itiraz etmişlerdi. İlerleyen saatlerde Macaristan'ın onayı ardından anlaşmaya dahil olmayan tek ülke İngiltere oldu. Euro Bölgesi üyesi 17 ülke ile bölgeye üye olmayan AB üyesi 9 ülkenin yeni hükümetlerarası anlaşmayı oluşturmaya hazır olduğu bildirildi. AB liderler zirvesinin taslak metnine göre, Euro Bölgesi'nin borç krizinin aşılmasını amaçlayan sıkı mali birlik sağlanması için Euro Bölgesi üyesi 17 ülke ile bölgeye üye olmayan AB üyesi 9 ülke yeni hükümetlerarası anlaşmanın oluşturulması hususunda uzlaştılar. Böylece, Euro Bölgesi üyesi olmayan 10 AB üyesi ülkeden sadece İngiltere yeni anlaşma yapılması sürecinin dışında kalmış gibi görünüyor. Taslak metinde, ''Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Macaristan, Letonya, Litvanya, Polonya, Romanya ve İsveç'in hükümet ya da devlet başkanlarının parlamentolarına danıştıktan sonra bu süreçte yer alma olasılığının sinyalini verdiği'' belirtildi.

IMF BAŞKANI LAGARDE KARARDAN MEMNUN!

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, Avrupa ülkelerinin Euro Bölgesi'ndeki borç krizini aşmak için sıkı mali birlik sağlama kararını memnuniyetle karşıladı. Lagarde, uzlaşmayı önemli bir adım olarak niteledi ve diğer ülkelere de borç krizinin aşılması için üzerlerine düşen görevleri yerine getirmeleri çağrısında bulundu. Brüksel'de yapılan AB Liderler Zirvesi sırasında Euro Bölgesi'ne üye 17 ülke ile üye olmayan 9 ülke, Euro Bölgesi'ndeki borç krizinin aşılması amacıyla sıkı mali birlik sağlanması için yeni bir hükümetlerarası anlaşmanın oluşturulması konusunda uzlaşmışlardı. Euro Bölgesi'ne katılmayan İngiltere ise, uzlaşmaya katılmamıştı. AB devlet ve hükümet başkanları, borç kriziyle mücadele için bankalarının IMF'ye 200 milyar euro kredi vermesini de kararlaştırmıştı.150 milyar eurosu Euro Bölgesi'nden sağlanacak kredi, AB'deki merkez bankaları tarafından 10 gün içinde verilecek.

BORSA 0,63 ORANINDA DEĞER KAZANDI!

Piyasa AB Liderler Zirvesi gelişmeleriyle yükseliş gösterdi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında (İMKB) işlem gören hisse senetleri günlük bazda 335,66 puan ve ortalama yüzde 0,63 oranında değer kazandı. İMKB 100 Endeksi, ikinci seansta 690,55 puan artarak 53.834,91 puandan kapandı. Hisse senetleri ikinci seansta ortalama yüzde 1,30 oranında değer kazandı. İlk seanstaki 354,89 puanlık düşüş dikkate alındığında, borsa endeksi günün tamamında 335,66 puan yükseldi. Hisse senetleri günlük bazda ortalama yüzde 0,63 değer kazandı.

DOLAR DÜŞTÜ, EURO YÜKSELDİ

Piyasanın kapanışı itibariyle Kapalıçarşı'da 1,8420 liradan alınan dolar 1,8470 liradan, 2,4640 liradan alınan euro 2,4690 liradan satılıyor. Serbest piyasada önceki kapanışta 1,8420 lira olan dolar güne 1,8480 liradan, 2,4560 lira olan euro 2,4610 liradan başlamıştı. Bankalararası piyasada dolar kotasyonları alışta en düşük 1,8400 lira, en yüksek 1,8440 lira, satışta en düşük 1,8480 lira, en yüksek 1,8520 lira seviyesinde işlem görüyor.

1146. Kasparov ve Tavla!


Dinçer, satranç ustası Kasparov'u kabul etti


09.12.2011 - 16:28


Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, dünyaca ünlü satranç ustası Garry Kasparov'u kabul etti.


Dinçer'in makamında basına kapalı gerçekleşen görüşmenin ardından, Dinçer ile Kasparov Tevfik İleri Toplantı Salonu'na geçti. Toplantı salonundaki masada duran satranç takımını gören Dinçer, Kasparov'a gülümseyerek ''Benimle oynamayı düşünmüyorsunuz değil mi? Hiç öyle bir teste niyetim yok'' dedi. Ziyaretinden dolayı Kasporav'a teşekkür eden Dinçer, Kasparov'a eski Türklerin oynadığı ''Mangala'' isimli Türk zeka ve strateji oyunu hediye etti. Kasparov da Dinçer'e imzaladığı satranç takımını hediye etti. Satrancın eğitimdeki önemine değinen Kasparov, dünyanın artık eski geleneksel öğretme yöntemlerinden daha modernize teknolojik sınıflara doğru ilerlediğini söyledi. Kasparov, satranç vakfı olarak bakanlığın teknoloji alanında yapmak istediği bu değişime katkı vermekten mutluluk duyacakların belirtti. Bir gazetecinin ''Satranç seçmeli ders olarak veriliyor? Bu konuda öğrencilere ve velilere dersle ilgili öneriniz var mı?'' sorusu üzerine Kasparov, bu dersin uzaktan öğrenme modeline dayalı bir sistemini önerdiklerini, satrancı özel bir öğrenme aracı olarak takdim ettiklerini vurguladı. Kasparov, eğitim müfredatına konulan satranç eğitimi ile öğrenci ve velilerin fayda sağlayacağını ifade etti. Dinçer de okul bahçelerinin yeniden tasarımı ile ilgili projelerini hatırlatarak, ''Projemizde, şimdiye kadar olduğu gibi bütünüyle sertleştirilmiş bir zemin olarak tanzim etmek yerine tören alanları, oyun alanları, yeşil alanlar ve spor alanları olarak farklı ögelerden oluşmuş bir tasarım içerisinde ele alacağız. O oyun alanlarının içerisinde satranç oyunu ve geleneksel çocuk oyunlarıyla alakalı bölümler yapılacak'' diye konuştu. Konuşmaların ardından Kasparov, Dinçer'in programı nedeniyle katılamadığı toplantıda bakanlık bürokratlarına satranç ve eğitimle ilgili sunum yaptı.



Dünyaca ünlü satranç şampiyonu Kasparov, TÜBİTAK'ta


09.12.2011 - 11:55


 FATİH projesine satranç eğitiminin dahil edilmesi üzerine öneriler sunmak için Türkiye'ye gelen dünyaca ünlü satranç şampiyonu Garry Kimoviç Kasparov, TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak'ı ziyaret etti. TÜBİTAK Başkanı Altunbaşak, Kasparov ile görüşmeye, satranç tahtasında birkaç hamle yaptıktan sonra başladı. Kasparov'un ilk hamlesinin ardından ikili aralarında espriler de yaptı. TÜBİTAK Başkanı Altunbaşak'ın uzun süredir satranç oynamadığını belirtmesi üzerine Kasparov, ''O zaman kısa ve tatlı bir oyun olacak'' sözleri gülüşmelere neden oldu. Kasparov, oyun sırasında Altunbaşak'ın hamlelerinin iyi olduğunu söyledi. TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak, Kasparov'un TÜBİTAK'ı FATİH projesi çerçevesinde daha çok satranç temelli uygulamaların eğitimde kullanımı üzerine fikirlerini paylaşmak için ziyaret ettiğini anlattı. Altunbaşak, satrancın öğrencilerin gelişimi üzerine etkisi olabileceğini, bu nedenle Kasparov'un fikirlerini değerlendireceklerini söyledi. -''Ben iyi hamleyi ararım''- Kasparov da bilgisayar ve insanla satranç oynama arasındaki farkın sorulması üzerine ''Her zaman iyi hamleyi ararım. Bilgisayara karşı oynarken insanın duygusallığı yoktur, hissiyatı yoktur, fakat sonuçta hep iyi ya da iyi olmayan hamleyi yapmakla ilgilidir. Satranç daha çok rakibinizden ziyade kendinizle ilgili bir uğraştır. İçsel bir uğraştır'' diye konuştu. Dünya ölçeğinde satrancın okullarda ders olarak kabul edilmesiyle ilgili bir çalışma yürüttüğünü dile getiren Kasparov, son sekiz ayda pek çok ülkede eğitim sisteminde yer alan otoritelerle bir araya geldiğini anlattı. İngiltere, Fransa, Birleşik Arap Emirlikleri, Brezilya, Gürcistan, Güney Afrika gibi ülkelerle de görüştüğünü aktaran Kasparov, ülkelerde eğitim sistemlerini geliştirmek için yeni ve taze fikirlere ihtiyaç duyulduğunu düşündüğünü söyledi. FATİH Projesi'nin Türkiye'de eğitim sistemine bilgisayarların dahil edilmesiyle ilgili çok heyecan verici bir proje olduğunu belirten Kasparov, ''Satrancın bununla çok uyuşacağını düşünüyorum. Satrancın eski eğitim sistemiyle yeni bilgisayar sisteminin dahil olduğu eğitim sistemi arasında çok güçlü bir bağ kurabileceğini düşünüyorum. FATİH projesinde ihtiyaç duyulduğu ve öngörüldüğü gibi uzaktan eğitimle ilgili olarak satrancın iyi bir model olduğunu düşünüyorum'' dedi. Görüşmede, Kasparov, Altunbaşak'a imzasını taşıyan satranç tahtası, TÜBİTAK Başkanı Altunbaşak ise Kasparov'a Kız Kulesi işlemeli bir tavla seti hediye etti.

1145. Kasparov ve Mangala?


Anlaşılan bizim vüzera, Kasparov'a "mangala" oyun seti armağan etmiş.


Kasparov'a 'Mangala'


FATİH projesine, satranç eğitiminin dahil edilmesi üzerine öneriler sunmak üzere Türkiye'ye gelen dünyaca ünlü satranç şampiyonu Garry Kasparov, dün önce TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Yücel Altunbaşak'ı ziyaret etti. Altunbaşak, Kasparov ile görüşmeye, satranç tahtasında birkaç hamle yaptıktan sonra başladı.

ÇOCUKLAR YENİ OKULU SEVECEK


Kasparov 'bilgisayar ve insanla satranç oynama arasındaki farkın' sorulması üzerine 'Her zaman iyi hamleyi ararım. Bilgisayara karşı oynarken insanın duygusallığı yoktur, fakat hep iyi ya da iyi olmayan hamleyi yapmakla ilgilidir. Satrancın okullarda ders olarak kabul edilmesiyle ilgili çalışma yürütüyorum. Eski eğitim sistemiyle yeni bilgisayar sisteminin dahil olduğu eğitim sistemi arasında güçlü bir bağ kurabileceğini düşünüyorum' dedi. Kasparov ikinci görüşmesini ise Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer ile yaptı. Dinçer de okul bahçelerinin yeniden tasarımı ile ilgili projelerini hatırlatarak, 'Oyun alanlarına satranç ve geleneksel çocuk oyunlarıyla alakalı bölümler yapılacak'' diye konuştu.

1144. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası


Kusur var, suç yok

Eski MİT'çi Eymür'ün kendisine yönelik suçlamalarına Ağar'dan yanıt gecikmedi. Suç ve terör örgütlerine hedef gösterildiğini belirten Ağar, 'Kamu hizmetim süresince elbette kusurlarımız olmuştur. Ancak hiçbiri suç çerçevesinde değildir' dedi

10 Aralık 2011 Cumartesi

Eski MİT'çi Mehmet Eymür'ün, faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında verdiği ifadelerle yeniden gündeme gelen dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, dün kameraların karşısına geçti. Malta Köşkü'nde basın toplantısı düzenleyen Ağar, 'Kamu hizmetim süresince elbette kusurlarımız olmuştur. Bunlar hiçbir zaman suç çerçevesinde olmamıştır' dedi. Ağar, şu mesajları verdi:

VİCDANİ AÇIDAN RAHATIM

Çocuk yaşta hayal ettiğim bir makamda, Emniyet Genel Müdürlüğü'nde görev yaptım. Elbette kamu görevinde insanlar hem adli hem idari makamlara hesap vermek zorundadırlar. Önce Allah'a, kendi vicdanına ve tarihe karşı sorumludurlar. Bu şuurla görev yaptım. Vicdan terazime baktığımda rahatım. 15 yıldır kamu görevi dışındayım. Bütün bu zaman zarfında aynı elden aynı dilden aynı kalemden söylenenlerde farklılık yok. Şahsımla ilgili yüksek yargıya taşınmış bir mesele de var. Bütün bunları sineye çeke çeke yolumuza devam ediyoruz. Ancak son dönemde yine aynı ağızdan çıkan meseleler içine parasal birtakım ithamlar söz konusu olunca konuşma ihtiyacı hissettim. Meclis soruşturmasında olağanüstü araştırmalar yapılmıştır. Çok şükür hepsi aklanarak tarafımdan aşılmıştır. İçişleri Bakanıyken kumarhaneleri tek imzayla kapatan biriyim. Her türlü zorluğuna rağmen. Dikkatli yaşam içinde olmasaydık bugüne kadar geçirdiğimiz aşamaları geçemezdik. Eğer hakkımda 24 yıldır devam eden raporlar gerçek olmuş olsaydı 35 yaşında meslekten çıkarılmış olmamız gerekirdi.

GÖREVİMİZİ YAPTIK

Terörle mücadele kolay bir mesele değildir. Geçilen aşamalar, bu işin silah zoruyla Türkiye'ye bir şey kabul ettirilemeyeceğini göstermiştir. Silah patlamadan meselenin çözülmesi kimi memnun etmez. Bugün gelinen Türkiye'de bu aşamalar geride kalmıştır. Dünün şartlarıyla bugünü, bugünün şartlarıyla geçmişi değerlendiremezsiniz. Biz o süreçte üzerimize düşeni yapma gayreti içinde olduk. Kusurumuz olduysa bilerek değildir. Kusurlarımız olmuşsa bunlar kusur çerçevesi içindedir hiçbir zaman suç çerçevesi içinde olmamıştır. Elbette ki bunlara katlanırız. İçim çok dolu paylaşmak istiyorum. Kimse kimseye kanunsuz emir veremez. Verse bile emri alan uygulamaz. Burada yapılan yargılama sürecini olumsuz etkilemeye yönelik, suç ve terör örgütlerine şahsımı hedef göstermektir. Allah'ın verdiği kadar günümüz vardır. Devlet ve millet dışında güveneceğim başka bir şey yoktur. Bunlarla birlikte temel güvencem inancım ve kendimdir. Çocuk yaşımda başladığım memuriyette özellikle maddi konularda çok dikkatli olmuşumdur. Resmi makamlarla her türlü bilgiyi paylaşıyorum devam eden bir yargı süreci var. Ben de çok konuşmak, paylaşmak istiyorum. İçim çok dolu ama devam eden bir yargı süreci var o yüzden sorulara cevap vermeyeceğim.

Eymür, adını vermişti

Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, Ankara'da yürütülen faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturma kapsamında çarpıcı ifadeler vermişti. Eymür, bazı kaçakçılarnı üzerinden o dönem İstanbul Emniyeti'nde görevli olan Mehmet Ağar'ın telefon numarası çıktığını söylemişti. Yaprak TV'nin sahibi Mehmet Ali Yaprak'ın, kaçırıldıktan sonra Ağar'a yüklü miktarda ödeme yaptığı da yine Eymür'ün iddiaları arasındaydı.