13 Aralık 2011 Salı

1173. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası



Veli Küçük: Gizli tanık doğru söylüyor


Birinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük, tutuksuz sanıklardan "Arnavut Sami" lakaplı Susurluk davasından hükümlü Sami Hoştan’ı, 1983 yılında Edirne’de görev yaptığı dönemde tanıdığını ifade ederek, "Geçerken bana uğrar. Zaten gelmezse ’Geçtin de uğramadın’ diye kızarım. Burada aynı davada yargılandık ve beraber aynı koğuşta kaldık" dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada "gizli tanık 6"nın beyanlarının alınmasının ardından açıklama yapan Veli Küçük, gizli tanık 6’nın söylediklerinin tamamen doğru olduğunu belirtti. Tutuksuz sanıklardan Sami Hoştan’ı, 1983 yılında Edirne’de görev yaptığı dönemde tanıdığını ifade eden Küçük, "Geçerken bana uğrar. Zaten gelmezse ’Geçtin de uğramadın’ diye kızarım. Burada aynı davada yargılandık ve beraber aynı koğuşta kaldık" dedi. Gizli tanığın, ziyaretine geldiğini söylediği Rahmi Seymen’nin Kocaeli’nin ileri gelen sanayicilerinden olduğunu, hayatını kaybettiğini ifade eden Küçük, "Ailece görüşürdük Eski Belediye Başkanı Sefa Sirmen’in de kayınpederidir. Ali İhsan Uslukol da sanayicidir, rahmetli olmuş yeni öğrendim. Ailece görüşürdük" diye konuştu. Gizli tanığın, ormanlık arazide İranlı Azeri gençlerle toplantı yaptığı şeklindeki beyanına ilişkin olarak da Küçük, kendisinin de Azeri kökenli olduğunu ve Azeri dünyasınca tanındığını anlattı. İstanbul, Kocaeli, Adapazarı ve Bolu çevresinden Azeri gençlerin düzenlediği pikniğe kendisinin de davet edildiğini dile getiren Küçük, her konferansta yaptığı gibi "Bölünmeyin, birlik olun" şeklinde konuştuğunu anlattı. Bu tanığın söylediklerinin davayla ilgisinin olmadığını ifade eden Küçük, "Niye çağrıldı, amaç neydi? Benim kapım gönlüm açıktır, herkes gelir bana. Yanımda askerlik yapan birini getirip gizli tanık yapmışlar" dedi. -"Gizli Tanık A"- Duruşmada daha sonra Ümraniye’de 27 adet el bombasının bulunduğu gecekonduda kiracı olan tutuksuz sanık Ali Yiğit’in yakını olduğunu söyleyen "Gizli tanık A" dinlendi.  Gizli tanık odasında sesi ve görüntüsü değiştirilerek salona yansıtılan "Gizli tanık A", soruşturma kapsamında tutuklandıktan sonra Tekirdağ Cezaevinde kalan Ali Yiğit’i ziyarete gittiğini söyledi. Sanıkların aleyhinde savcılığa ek ifade veren Yiğit’in, bu ifadesini değiştirmesi için tehdit edildiğini söylediğini belirten gizli tanık, Yiğit’in gecekonduda ele geçirilen 27 adet el bombası nedeniyle, kendi babasının silah kaçakçısı olduğunu söylemesini istediklerini, karşılığında yüklü miktarda para teklif edildiğini söylediğini aktardı. Duruşmada, dinlenilen "gizli tanık B" de tanıdığı olan Ali Yiğit’i Bayrampaşa Cezaevinde ziyaret ettiğini belirterek, Yiğit’in, cezaevinde rahatsız edildiğini söylediğini, ancak tehditten söz etmediğini anlattı. "Gizli tanık B", kendisine yöneltilen sorular üzerine, "Ali Yiğit, Oktay Yıldırım’ın kendisini rahatsız ettiğini söyledi" diye konuştu. Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, "gizli tanık 17" ve "gizli tanık Dilovası"nın 15 Aralık Perşembe günü yapılacak duruşmada hazır edilmesine karar vererek, duruşmayı Perşembe gününe erteledi.

1172. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası


Kozinoğlu 'Eymür'e sorun' demiş

Cezaevinde yaşamını yitiren MİT'çi Kaşif Kozinoğlu'nun avukatlarının hazırladığı, ilk duruşmada mahkemeye sunulan savunma ortaya çıktı. 'Yazılı savunmamdır' ifadesiyle başlayan savunma şöyle: - 34 YIL TERÖRLE MÜCADELE ETTİM: 34 yıldır terörle mücadelede görev yapmış, nişan, rütbe ve takdirname ile ödüllendirilmiş bir devlet görevlisiyim. İddianamede anlatılan suçları işlemedim. Deşifre olmamam gerektiği için medyadan uzak durmağa itina ettim. Ne kadar başarılı olduğum da 'esrarengiz MİT'çi' yaklaşımından ve hiçbir fotoğrafımın basında yayınlanamamış olmasından belli. Oda TV'den elde edilen bilgisayarda bulunan klasörde yer almış dokümandaki belgeleri sağlamam mümkün değil. Sanıklardan hiçbirini tanımam. - GÜLEN OKULUNU KOLLADIM: Gülen'in Rusya ve Özbekistan'daki okullarının kapatılmasıyla ilişkilendirilmeye çalışıldım. İlk kez 1998'de gittiğimde Özbekistan'daki okullar zaten kapatılmıştı. Bu okullarla ilk defa Afganistan'da görev yaparken tanıştım. Özbekistan'da kapatılan okulların müdürü Mustafa Aydın Afganistan'da görevlendirilmişti. Okullara elektrik ve su sağladım. Afganistan'daki hizmetlerimi 2008'in 29 Ekim resepsiyonu sırasında Dışişleri Bakanı Ali Babacan devlet kademesine aktarmıştır. Başbakana brifing de verdim. Oradaki tek Türk okulu olduğundan ihtiyaçlarının karşılanmasını sağlamışımdır. - ÇAKICI VE ÇATLI'YI MİT KULLANDI: Dezenformasyon faaliyetine maruz kalmamın temel sebebi 2004'te yargılaması yapılmış olan Çakıcı davasıdır. Ne Çakıcı'yı, ne Abdullah Çatlı'yı ne de adı geçen diğer şahısları kullanmadım. Bu kişiler benden önce bazı MİT mensupları tarafından kullanılmaya başlanmıştır. Çiller Özel örgütü diye tanımlanan bir örgütle ilişkili iddialar da yer almaktadır. MİT'te Kontr-Terör merkezinde hiç çalışmadım. Kontr-Terör Merkezi ile ilgili iddiaları savcılığın bana değil bu departmanın o tarihteki başkanı Mehmet Eymür'e sorması gerekirdi.

Mektup 'gizli' kaldı

KOZİNOĞLU'nun ölmeden kısa bir süre önce avukatına yazdığı belirtilen mektup ile el yazısı savunması hakkında savcılığın verdiği gizlilik kararına yapılan itiraz reddedildi.

1171: Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası


Buldan: Ağar ve Çiller yargılanmalı


11.12.2011 - 12:55



BDP Grup Başkanvekili ve Iğdır Milletvekili Pervin Buldan, eski MİT'çi Mehmet Eymür'ün ifadelerinin kendisi için süpriz olmadığını söyledi. Yüksekovalı iş adamı kocası Savaş Buldan, 1994 yılında kaçırılıp öldürülen Pervin Buldan, bugün yapılması gereken şeyin savcıların, hakimlerin Mehmet Ağar ve Tansu Çiller'i dinlemesi, sorgulaması ve yargılaması olduğunu ifade etti. Buldan, "Faili meçhul cinayetler Türkiye'nin kanayan bir yarası. Dolayısıyla çözülmesi gereken bir aşamadayız." dedi. Faili meçhul cinayetler soruşturmasında gözaltına alınan eski MİT'çi Mehmet Eymür'ün, "Tarık Ümit, birtakım infaz işlerinde kullanılmıştı. Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım cinayetlerinde bizzat görev aldığını kendisinden öğrendim. Savaş Buldan'ın üzerinde çıkan paraları almışlar. Yanında bulunan Özel Harekâtçılarla birlikte Mehmet Ağar'a getirmişler. Parayı paylaşmışlar." ifadesi, dikkatleri kocasını failli meçhul cinayetlere kurban veren Pervin Buldan'a çevirdi. Cihan Haber Ajansı muhabirine konuşan Buldan, Eymür'ün ifadelerinin süpriz olmadığını vurguladı. Daha öncede bu tür cinayetlerin kimler tarafından işlendiğini sürekli dile getirdiklerini ve bu cinayetlerde özellikle parmağı olan insanları, tetikleri kimlerin çektiğini, listelerin de kimlerin hazırladığını da bildiklerini savunan Buldan, "Mehmet Eymür'ün ifadeleri bizim açımızdan çok süpriz değil. Bugün yapılması gereken şey, savcıların, hakimlerin Mehmet Ağar ve Tansu Çiller'i dinlemesi, sorgulaması ve yargılamasıdır." diye konuştu.

"İNSAN ÖLDÜRMEK KUSUR MUDUR SUÇ MUDUR?"

Eymür'ün ifadelerine ilişkin, Mehmet Ağar'ın açıklamalarının hatırlatılması üzerine Buldan, "Mehmet Ağar'a şunu sormak gerekiyor; acaba insan öldürmek bir kusur mudur yoksa suç mudur? Şöyle bir ifadesi var; 'Kusurlarımız olmuştur ama suçumuz olmamıştır.' İnsan öldürmek, insan canı almak bir kusur mudur yoksa bir suç mudur; takdiri kendisine bırakıyoruz. Bugün Türkiye'de 17 bin insan faili meçhul cinayete kurban gitmiş. 17 bin insanın sorumlusu olarak görülen bir insanın böyle bir ifade kullanması, doğrusu yadırgıyorum. Belki kendi çapında Türkiye'nin bekası için bunları yaptım diyebilir ama Türkiye'nin bekası insan öldürmek olmamalı bana göre. Eğer Türkiye bir hukuk devleti ise bu insanlar yargılanabilirdi, sorgulanabilirdi, cezaları varsa cezalandırılabilinirlerdi. Ama maalesef bu yöntem denenmedi ve izlenmedi, farklı bir yöntem izlendi. Dolayısıyla geçmişte yapılanların hesabını bugün bir şekilde vermek gerekiyor. Bu hesap vermesi gerekenler içerisinde de bence Mehmet Ağar ve Tansu Çiller geliyor." karşılığını verdi.

"TETİĞİ ÇEKENLERİN ROBOT RESİMLERİ VAR"

Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılaması biten Mehmet Ağar davasına müdahil olmak isteyen ancak mahkemece bu talebi reddedilen Buldan, şunları söyledi: "Belge olarak şunu söylemeye çalışmıştım; bizim elimizde robot resimler var. Tetiği çekenlerin robot resimleri var. Bunların içerisinde Ayhan Çarkın, Tarık Ümit var, isimler şu an çok fazla aklıma gelmiyor ama birkaç tanesi de sanırım yaşamını yitirdi, Bandırmalıoğlu. Birkaç tanesinin robot resmi var, bunlar birer belgedir tabii, bunları sunmak istemiştim ama müdahillik talebimiz reddedildi. Şu an Ayhan Çarkın soruşturmasına müşteki sıfatıyla talebimiz oldu. Oradan bir sonuç bekliyoruz. Soruşturma aşaması bitip dava açılırsa müdahillik talebimiz de olacak. Çünkü Mehmet Eymür'ün ifadeleri şu anda, Ayhan Çarkın'ın vermiş olduğu ifadeler doğrultusunda geliştiği için, biraz orayı beklemek gerekiyor bana göre."

"FAİLİ MEÇHUL CİNAYETLER SORUŞTURMASINDA İFADE VERDİM"

Faili meçhul cinayetler soruşturması kapsamında kendisinin de müşteki sıfatıyla ifade verdiğini anlatan Buldan, ancak savcılıktan henüz bir cevap gelmediğini belirtti. Şu an farklı bir gelişme olmadığını dile getiren Buldan, savcılık tarafından henüz robot resimlerin istenmediği için bu resimleri sunmadığını kaydetti. Buldan, gelinen noktayı ise şöyle özetledi: "Göstermelik olmamalı, kamuoyunu aldatmak ya da yanıltmak adına olmamalı. Bana göre samimi ve cesur adımlar atılmalı. Faili meçhul cinayetler Türkiye'nin kanayan bir yarası. Dolayısıyla çözülmesi gereken bir aşamadayız. Türkiye, Avrupa Birliği'ne girmek isteyen bir ülke ve Avrupa Birliği'ne girmek istiyorsa, bu cinayetlerin de çözülmesi gerekiyor."

1170. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası


Eski MİT'çiye faili meçhul sorgusu

13.12.2011

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, bazı faili meçhul cinayetlere ilişkin soruşturması kapsamında, eski MİT görevlisi Yavuz Ataç'ın 'şüpheli' sıfatıyla ifadesi alındı. Avukatıyla birlikte dün sabah saatlerinde Ankara Adliyesi'ne gelen Ataç, soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları Hakan Yüksel ve Mehmet Özgür'e, yaklaşık 5 saat süreyle ifade verdi. İfade verme işleminin ardından serbest bırakılan Ataç, gazetecilerin soruları üzerine, "Ben rahatım. Beni ilgilendiren hiçbir şey yok. Benim ifademe başvurdular. Önemli bir şey yok. Güncel dosyalar nelerdir, biliyorsunuz. Ben de MİT'te görev yapmış biriyim. Benim bilgilerime başvurdular. Bu kadar basit. Genel olarak nedir? Bir soruşturma yürüyor. Ben MİT'te görev yapmış bir insanım. Bana sormayacaklar mı? Mehmet Eymür'ün ifadesini aldılar mı? Ben de onun yardımcısı olarak görev yapmışım. Bana da birtakım şeyleri sordular. Adaleti aydınlatmamız lazım. Bu bir görev. Görevimizi yaptık.'' ifadelerini kullandı. Eski MİT Kontrterör Daire Başkanı Mehmet Eymür, geçtiğimiz hafta aynı soruşturma kapsamında savcıya 6 saat ifade vermişti. Eymür, hakkında yurtdışına çıkış yasağı konularak salıverilmişti.

1169. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası



Susurluk döneminin "Mehmet"ler savaşı









Mehmet Ağar' la Mehmet Eymür çekişmesinin tarihi çok eskilere dayanıyor. İkisi de son 40 yılda önemli görevlerde bulundu ve birbirlerini yakından izlediler. Kavgaya tutuştukları dönem ise Susurluk'u yaratan süreçti... "İki Mehmet kavgası" dönemin sadece bazı yönlerini açığa çıkartabilir. O dönemi yakından izleyen bir gazeteci olarak, Susurluk'un basit bir kaza olmadığına inanıyorum. Bunu birkaç kez de yazdım. Kazaya giden süreçte, Çatlı ile en son sanıyorum ekim ayının 22'sinde telefonla konuştum. Yani kazadan sadece 12 gün önce. Bu son konuşmamız oldu. Israrla  Çatlı'dan daha önce söz verdiği ve o günlerde çok konuşulan "Enişte" ile ilgili altı sayfalık raporu istedim ve ne zaman vereceğini sordum. Sözünü ettiğim "enişte" bugünlerde de adı sıkça anılan, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in eşi Özer Uçuran Çiller'di. O çevrede Özer Çiller'e "enişte" deniyordu. Raporda da, söylendiği kadarıyla eniştenin özel işleri yer alıyordu.  Çatlı'nın ısrarıma cevabı kısa olmuştu: "Rapor hazır, merak etme sana gelecek." Böyle dediğinde raporun gelmeyeceğini biliyordum, konuyu değiştirdim ve o günlerde yaşanan gerginliği sordum. O sıralarda Çatlı ve çevresi ciddi bir sıkışma yaşıyordu. Bir yanda Yeşil'le karşı karşıyaydılar, diğer yanda ise devlet desteğinin çekildiği konuşuluyordu. Hatta verilen silahlar ve kimlikler geri istendiği için devlete öfkeliydiler. Garip bir şeylerin döndüğü kesindi. Gerginlikle ilgili soruma Çatlı'nın cevabı çok ilginçti: "Çok az kaldı, her şey bitecek. Ya o Memet gidecek ya ben... Bu işi bitirdikten sonra seninle ayrıntılı görüşeceğiz." Telefonda "Hangi Memet?" diye sordum ama Çatlı cevap vermedi. Sadece Çin'de bulunan birilerinden bahsetti. Zaten kısa konuşan biriydi ve son olarak "Her şey yakında bitecek" demekle yetindi ve telefonu kapadı. O dönemin etkin iki Mehmet'i vardı. Biri Mehmet Eymür, öteki de Mehmet Ağar. Çatlı hangisini kasetti bilmiyorum. İkisiyle de arası açıktı. Aradan çok geçmedi, 3 Kasım 1996 tarihinde  Çatlı'nın Susurluk'ta bir kazada öldüğü haberi geldi. O konuşmada geçen "yakında her şey bitecek" sözünü hatırladım. Her şey değilse de o bitmişti. Kaza haberini ilk alanlardan biri de bendim. Haberi alır almaz, o dönem Atv Haber Koordinatörü olan Ayşenur Arslan'ı aradım. "Bunu Ali Kırca'ya söyle" dedi. Ve Ali Kırca "Doğru çıkmazsa zor durumda kalırız" gerekçesiyle ne alt yazı verdi, ne de son dakika haberi girdi.  Çatlı  o konuşmadan sonra bir kazayla ortadan kaldırılmıştı. "Bu kadar tesadüf olamaz" diye düşündüm. Sanıyorum öyle düşünen sadece ben değildim. O dönem Çatlı'nın ekibinde olan Özel Harekât polisi Ayhan Çarkın da yıllar sonra kaza olmadığını söylüyordu:  "Çatlı'nın mert bir insan olduğunu anladılar ve onu öldürdüler." O günlerin dosyası açılmaya başlarsa siyasetin tepesinden Genelkurmay'a, polis teşkilatından iş dünyasına akla hayale gelmeyecek kirli ilişkiler ortaya çıkar. Ve en ilginci de bu olayların olduğu dönemde "sol" olduğunu söyleyen SHP'nin hükümet ortağı olması. Düşünsenize rahmetli Erdal İnönü Başbakan Yardımcısı, farklı tarihlerde de olsa Mehmet Moğultay'dan Fikri Sağlar'a, Ercan Karakaş'tan Seyfi Oktay'a birçok "solcu" da bakandı... Bırakın Demirel'i, Çiller'i, Ağar'ı, bu ülkenin "sosyal demokratları" sokak ortasında infazlar yapılırken bakan koltuğunda oturuyorlardı ve iktidar ortağıydılar... Lice yakılırken Deniz Baykal bile giremedi... Gazi olaylarına doğru teşhis koyamadılar.. Ve Madımak yakılırken, 8 saat neden askerin gitmediğine bir cevap bulamadılar ama derin devletin tuzağına düşüp, "öfkeli şeriatçılar" üzerinden siyaset yapmayı bildiler... Aslında olup biten "İki Mehmet'in savaşı" değil, Türkiye'nin temel meselelerini zorla bastırmak isteyenlerle, demokrasi içinde çözmek isteyenlerin kavgasıdır. Bu kavga hâlâ bitmiş değil, sürüyor... Türkiye'nin topyekûn temizliğe ihtiyacı var. 

1168. Casusluk. 3. MİT Raporu: Öncesi ve Sonrası


"Listeyi bilen ve yaşayan tek kişi o"

yeni haber Giriş Saati : 13.12.2011 10:54 Güncelleme : 13.12.2011 10:57

DYP hükümeti döneminin bakanlarından Salim Ensarioğlu, 1992'de Diyarbakır'da toplanan MGK'da 1200 kişilik Kürt işadamı listesinin tartışıldığını iddia etti. Milli Güvenlik Kurulu'na (MGK) sunulduğu söylenen 'Kürt işadamı listesi' ile ilgili yeni bir iddia da DYP'li eski Bakan Salim Ensarioğlu'ndan geldi. Ensarioğlu, Diyarbakır'da hem bakanlar kurulunun hem de MGK'nın olağanüstü toplandığı 27 Ağustos 1992 tarihine işaret ederek, "O gün Diyarbakır'da yapılan MGK toplantısında 1200 kişilik Kürt işadamı listesinden bahsediliyor. O zamanlar bu konu sağda solda çok konuşuldu. Özal ve İnönü öldüğüne göre bunu en iyi Sayın Süleyman Demirel bilir" dedi. Radikal gazetesinin haberine göre; PKK'nın büyük eylemlerine sahne olan 1992'de Güneydoğu'da iç savaş görüntüleri hâkimdi. Tarihin en kanlı Nevruz'undan sonra 18 Ağustos'ta PKK Şırnak'ı basmış ve ortalık kan gölüne dönmüştü. Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Turgut Özal inisiyatif kullanarak bakanlar kurulu ve MGK'yı Diyarbakır'da topladı. Cumhurbaşkanı, Başbakan, komutanlar ve bakanlar toplantı sonrası geceyi de Diyarbakır'da geçirdi. O tarihte Diyarbakır Milletvekili olan Salim Ensarioğlu, şehirlerinde ilk kez toplanan MGK'ya şu günlerde faili meçhul cinayetler soruşturması nedeniyle gündemde olan 'Kürt işadamı listesi'nin sunulmuş olabileceğini ifade etti. Toplantı sonrası şehirde daha sonra Ankara'da liste konusunun sıkça konuşulduğunu ifade eden Ensarioğlu, "Kısa bir süre sonra Sayın Demirel'in yeğeni İbrahim Tatlıses'e "sen de listedesin' dediği ortaya çıkmıştı. Turgut Özal ve Erdal İnönü rahmetli oldular. MGK'ya böyle bir liste sunulup sunulmadığını en iyi bilecek kişi Sayın Süleyman Demirel'dir" dedi. Ensarioğlu'nun sözünü ettiği 1992 yılı MGK'ya Başbakan Demirel ile birlikte Yardımcısı Erdal İnönü, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ve Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz katılmıştı. Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda ise Orgeneral Doğan Güreş oturuyordu.

1992 en kanlı yıldı

Faili meçhullerin ve iç çatışmanın zirveye çıktığı 1992 yılı aynı zamanda Kürt sorununa çözüm arayışlarına da sahne olmuştu. Cumhurbaşkanı Özal, bu konu için Sözcüsü Kaya Toperi ve Yaveri Kurmay Albay Arslan Güner'e 10 sayfalık 'Kürt Raporu' hazırlattı. Raporda, "Karşılaştığımız sorunun basit bir terör olgusunun çok ötesinde olduğu aşikârdır" deniyordu. Özal, siyasi trafiği de hızlandırmıştı. 1992'nin mart ayında Çankaya Köşkü'nde DEP milletvekilleri Ahmet Türk, Sırrı Sakık ve Orhan Doğan'la görüştü. Sakık, Özal'ın bu görüşmede "Genel af çıkarıp sorunu kökünden çözeceğim" dediğini aktardı. Özal'ın raporu, Mart MGK'sında görüşülmüştü ancak MGK'dan bir hafta sonra yaşanan kanlı Nevruz'da 100'e yakın insanın ölmesi siyaset yerine şiddeti yeniden öne çıkardı. Özal'ın talimatıyla ANAP Milletvekili Adnan Kahveci de bir "Kürt Raporu" hazırladı ve aralarında Kürtçe yayının da bulunduğu bir dizi demokratik açılım öngören rapor mayıs MGK'ya sunuldu. Kahveci'nin raporunda, "Askeri yöntemle hiçbir ülke çözüme ulaşamamıştır. Bugün Kürt sorunu siyasal bir kriz halini almıştır. Cesur siyasal adımlara ihtiyaç vardır. Bu nedenle Kürt realitesi, Kürt kimliği ve dili hızla kabul edilerek, Kürtler'in siyasal hakları verilmelidir" deniliyordu. Uçak kazasında hayatını kaybeden Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a yazdığı Kürt Sorunu'nun çözümüne ilişkin son mektup da yine Ağustos 1992'de Diyarbakır'da toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nda ele alınmıştı.

Eski MİT'çi Ataç ifade verdi

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel 'faili meçhul cinayetler' soruşturması kapsamında dün de eski MİT Dış Operasyonlar Daire Başkanı Yavuz Ataç'ın 'şüpheli' sıfatıyla ifadesini aldı. İfadenin ardından Ataç şu açıklamayı yaptı: "Ben rahatım. Bana sormayacaklar mı? Ben Eymür'ün yardımcısı olarak görev yapmışım. Haklı... Adaleti aydınlatmamız lazım."

Menteşe: Liste MGK'da olabilir

Tansu Çiller'in Başbakan olduğu dönemde İçişleri Bakanı olan Nahit Menteşe, geçen hafta Akşam'a verdiği röportajda 'Kürt işadamları listesinin' olduğunu söyledi. Menteşe, "Liste, istihbarat birimlerinden bize gelmişti. Bu listeyi MGK'ya sunmuş olabilirim. Dönemin özel kalem müdürü gizlilik olduğu için belgeyi imha ettiklerini söyledi. Bu listenin bir örneği belki MGK'da olabilir."

27 Ağustos 1992

1992 yılında PKK'nın eylemlerinin artması üzerine Bakanlar Kurulu ve MGK, 27 Ağustos'ta Diyarbakır'da toplandı.

5 Eylül 1992

Bingöl-Genç karayolunda araçlardan indirilen 7 kişi katledildi.

15 Eylül 1992

Batman'ın Kozluk ilçesinde bir minibüsün bombalanması sonucu 10 kişi öldü.

20 Eylül 1992

Yazar Musa Anter Diyarbakır'da suikaste uğradı.

1 Ekim 1992

Bitlis'in Cevizdalı köyünde 30 kişi öldürüldü.

11 Ocak 1993

İstanbul Polisi, LuckyS adlı Panama bandıralı gemide 15 ton uyuşturucu ele geçirdi.

24 Ocak 1993

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Uğur Mumcu, Ankara'daki evinin önünde arabasına konan bomba ile öldürüldü.

28 Ocak 1993

İşadamı Jak Kamhi'ye suikast düzenlendi. Kamhi, yara almadan kurtuldu.

2 Temmuz 1993

Sivas'ta çıkan olaylarda Madımak Oteli ateşe verildi, 35 aydın can verdi.

4 Eylül 1993

DEP Milletvekili Mehmet Sincar ile DEP Batman İl Yönetim Kurulu üyesi Metin Özdemir öldürüldü.

3 Kasım 1993

Çiller, şu açıklamayı yaptı: "Elimizde PKK'ya yardım eden 60 Kürt işadamının listesi var."

1167. Stratejik Öğeler III

Tema 3: f6 (f3) karesinde fil fedası [3a. f6 karesinde; 3b. f3 karesinde]


3b. Hamle siyahlarda.


Wolf - Pillsbury 1900

Napier - Gunsberg 1902 

Rundback - Dahlberg 1912 

Ivkov - Paoli 1969 

1166. Stratejik Öğeler III

Tema 3: f6 (f3) karesinde fil fedası [3a. f6 karesinde; 3b. f3 karesinde]


3a. Hamle beyazlarda.

O'Kelly - Lengyel 1964

Overath - Epp 1957

Alekhine - Sterk 1921

Wolf - Przepiorka 1922