10 Aralık 2011 Cumartesi

1158. Günlük Yaşam

Ferhat Barış, geri döndü


07.12.2011

Tam 12 yıl önce, 28 Şubat'ın derin operasyonlarının yaktığı kor ateşler henüz sönmemişken uyarmış; fakat inanmayanlar olmuştu. "Hiç gitmediler, sadece karanlığa çekildiler, yine gelecekler!" demişti, gazeteci-yazar Ferhat Barış. Ne yazık ki zaman onu haklı çıkardı. Medyanın içindeki derin ve karanlık bağlantıları deşifre eden Barış, Maskeli Balon'dan sonra 'Açın Sesini Müziğin' ve 'Bizi Helak Eder Misin Allah'ım' kitaplarıyla arşivdeki parçaları birleştirip görünen perdenin üzerini yırtmıştı. Barış, yeni kitabı 'Vaizi Vurun'da bir kez daha oyunu bozuyor. 'Nefretin Ordusu&Kötülük Şirketi' alt başlıklı kitapta, yapılanmanın tarihsel başlangıç noktasına uzanıp, güncel örnekleriyle Nefretin Ordusu'nu analiz ediyor yazar. Kitapta medya dünyasının 'saygın' isimleri kendi yazıları üzerinden bir tutarlılık testine tabi tutuluyor. Erbabı bilir, ama kitaptaki testten kimlerin kaldığına şaşıranlar da çıkacaktır. "O şarkı bitti beyler" diyerek Tayyip Erdoğan'a çıkışıp şimdi yanından ayrılmayan gazeteciyi duyunca, Nefretin Ordusu'nun hangi isimlerden oluştuğuna, Abdullah Gül'ün eşi için "O kadından nefret ediyorum" diyen sürpriz isme, "Hilafet eksenli şeriat devleti"ni körükleyen medyanın amiral gemisindeki kalem sahibine şaşırmayın. "AK Parti ve Gülen'i Bitirin!" emrinin Haliç'te Yaşayan Simonlar'ı nasıl harekete geçirdiğini, medyadaki operasyon merkezinin karanlık 'oda'klarla nasıl işbirliğine gittiğini okurken ise hayretlere düşmemek elde değil. Kitabın sonu ise tüm bu yaşananlar için Fethullah Gülen'in yaptığı yorumlara ayrılıyor.

1157. Günlük Yaşam

Ameliyattan sonra ilk mesaiyi Dolmabahçe Ofisi'nde yaptı


11.12.2011


Başbakan Tayyip Erdoğan, iki hafta aradan sonra mesaiye başladı. 26 Kasım'da sindirim sistemi ameliyatı geçiren ve İstanbul Kısıklı'daki evinde istirahat eden Başbakan Erdoğan, dün konutundan ayrıldı. Kızı Sümeyye Erdoğan ile Dolmabahçe'deki çalışma ofisine giden Başbakan'ı burada Vali Hüseyin Avni Mutlu karşıladı. Sarayın bahçesinde bir süre yürüyen Erdoğan'ın ofise girişi sırasında geniş güvenlik önlemi alındı. Başbakan, Dolmabahçe'de 1,5 saat kaldı. Başbakan Tayyip Erdoğan, mesaisini Kısıklı'daki evinde sürdürdü. Dolmabahçe'deki Başbakanlık çalışma ofisinden evine geçen Başbakan, Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i kabul etti. Dinçer ile yaklaşık 1,5 saat görüştü. Başbakan Erdoğan, ameliyatının ardından resmî programlarını iptal etmişti. İstirahati boyunca sadece üç isimle Kısıklı'daki evinde bir araya geldi. Geçtiğimiz cumartesi günü ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'la görüşen Erdoğan, terör ve ABD sonrası Irak'ı masaya yatırmıştı. Erdoğan, bu ilk görüşmesinin ardından çarşamba günü de Katar Emiri Şeyh Hamad Bin Halife El Tani ile KKTC Başbakanı İrsen Küçük'ü kabul etmişti. Erdoğan, Küçük'ü de kapıya kadar uğurlamıştı. Öte yandan Başbakan, Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda gerçekleştirilen İlim Yayma Cemiyeti'nin 60. kuruluş yıldönümü etkinliklerine telgraf gönderdi. İlim Yayma Cemiyeti'nin kendisinin de mezunu olduğu imam hatip okullarının açılmasında öncü rol üstlendiğini belirterek, "İlim Yayma Cemiyeti, bizim neslimiz başta olmak üzere, geniş bir kitlenin eğitiminde milli ve manevi değerlere daha güçlü şekilde sahip çıkmasında fedakârane bir sorumluluk yüklendi." ifadelerini kullandı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabulünün 63. yıldönümü dolayısıyla da mesaj yayımladı. Türkiye'nin beyannameyi ilk imzalayan ülkeler arasında olduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti: "Hükümet olarak insan haklarının, demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin korunması ve geliştirilmesine büyük önem atfediyoruz. Bu çerçevede, 2010 Eylül ayında halkımız tarafından benimsenen anayasa değişiklikleriyle önemli bir mesafe alınmıştır. Türkiye, her geçen gün daha da olgunlaşan demokrasisiyle, insan haklarına, hukuk devleti ilkesine olan bağlılığıyla dünyada ve bölgemizde örnek bir konumda yer almaktadır."


Başbakan 12 gün sonra işbaşı yaptı

11.12.2011

Başbakan Erdoğan, ameliyatından bu yana dinlendiği evinden dün çıkarak yaklaşık 2 saat Dolmabahçe'deki ofisinde çalıştı. Erdoğan evinde de Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'le 1.5 saat görüştü. Sindirim sistemi ameliyatı sonrası 12 gündür Kısıklı'daki evinde dinlenen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün işbaşı yaptı. Kızı Sümeyye Erdoğan'la birlikte Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ne giden Başbakan Erdoğan, 1 saat 50 dakika sonra yeniden evine döndü. Doktorların tavsiyesi üzerine evinin bahçesinde de bir süre yürüyüş yapan Erdoğan, Kısıklı'daki evinde kendisini ziyarete gelen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'i de konuk ederek 1.5 saat görüştü. 29 Kasım'da taburcu olduktan sonra geldiği Kısıklı'daki evinden dün 11.15'te kızı Sümeyye Erdoğan ile ilk kez çıkan Erdoğan, saat 12.55'e kadar ofisinde çalıştı. İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın ile görüşen Erdoğan, kızıyla birlikte 13.05'te evine döndü. Evinin girişindeki deftere geçmiş olsun mesajı yazan vatandaşlara arabadan el sallayan Erdoğan'ın Başbakanlık fotoğrafçısının çektiği 4 kare Anadolu Ajansı kanalıyla servis edildi. Erdoğan'ın evinin bahçesinde yürürken çekilmiş fotoğrafı da yayına verildi. Başbakan Tayyip Erdoğan, 10 Aralık İnsan Hakları Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada "Hükümet olarak insan haklarının, demokrasinin, hukuk devleti ilkesinin korunması ve geliştirilmesine büyük önem atfediyoruz. Hükümetimiz, Türkiye'nin ileri demokrasi adımlarına hız verdiği gibi bölge ülkelerindeki demokratik değişim süreçlerine yapıcı çabalarını sürdürecektir" dedi. Akdağ: Çalışma arzusunda. Erzurum'a giden Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın sağlık durumuna ilişkin soruya, "Başbakanımızın sağlık durumu çok iyi. Aslında o daha önce de çalışmak arzusunda oldu ama hem hekimleri hem ben de istirahat etmesini önerdim" yanıtı verdi. "İstirahat süresini bitirmek üzere" diyen Akdağ, Başbakanın önümüzdeki hafta çalışmalarına başlayacağını bildirdi.

1156. Günlük Yaşam


YÖK başkanlığına Çetinsaya atandı


10.12.2011 - 20:01

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK başkanlığına Prof. Gökhan Çetinsaya'yı atadı. YÖK Başkanlığı'na atanan Çetinsaya, İstanbul Şehir Üniversitesi rektörü. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanlığına İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı atadı. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, "Sayın Cumhurbaşkanımız, Yükseköğretim Kurulu Üyesi ve Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın görev süresinin 11/12/2011 tarihinde sona erecek olması nedeniyle boşalacak olan Yükseköğretim Kurulu Üyeliğine ve Başkanlığına İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı seçmişlerdir." denildi.


YÖK'ün yeni başkanı Gökhan Çetinsaya

11.12.2011

"Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanlığı'na, Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı seçti. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, Cumhurbaşkanı Gül'ün YÖK Üyesi ve Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın görev süresinin bugün sona erecek olması nedeniyle boşalacak olan YÖK üyeliğine ve başkanlığına İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Çetinsaya'yı seçtiği belirtildi. İstanbul'da 1964 yılında doğan Çetinsaya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1985'te mezun oldu. 2002-2008 yılları arasında İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü'nde çalışan Çetinsaya 2005 yılında profesör oldu. YÖK'ün yeni başkanı Çetinsaya, yurt dışında da görevlerde bulunup çeşitli ödüller aldı. 2008 yılından beri İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörlüğü görevini yürüten Çetinsaya, evli ve 2 çocuk babası.


YÖK'ün patronu Çetinsaya

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Başkanlığı'na İstanbul Şehir Üniversitesi'nin Rektörü Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya'yı atadı. YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan'ın görev süresinin bitmesine günler kala Prof. Çetinsaya'nın ismi başkanlık için gündeme gelmişti. Çetinsaya'nın rektörlük görevini yürüttüğü İstanbul Şehir Üniversitesi, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun da bağışçıları arasında bulunduğu Bilim ve Sanat Vakfı tarafından 2008 yılında kurulmuş, ilk öğrencilerini ise 2010-2011 eğitim öğretim yılında almıştı. 47 yaşında evli ve iki çocuk babası Çetinsaya SETA'da araştırmacılık görevinde de bulunmuştu. İstanbul'da 1964 yılında doğan Çetinsaya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden 1985'te mezun oldu. Aynı fakültede 1988'de yüksek lisansını tamamlayan Çetinsaya, 1994'te University of Manchester Ortadoğu Araştırmaları Bölümü'nden doktora unvanını aldı. Hacettepe Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak 1986-1994 yılları arasında çalışan Çetinsaya, 1995-1999 yıllarında yardımcı doçent ve 1999-2002 yıllarında ise doçent olarak görev yaptı. 2002-2008 yıllarında İstanbul Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü'nde çalışan Çetinsaya, 2005 yılında profesör oldu.

1155. SY. Zadachy i Etyudy

Problems and Studies (Zadachy i Etyudy), 10-38 arasındaki sayılarından bir kısmı daha elleçlendi. Böylelikle, 9-52 (1995-2010) yılları arasındaki sayılar 23 tanesi dışında tamalanmış oldu.

1154. SY. New in Chess YearBook

New in Chess YearBook 78. Elleçleme işlemi tamamlandı ve kolleksiyona katıldı. Böylelikle, 78-100 (2006-2011) arasındaki yıllıklar tamamlanmış oldu.

1153. OV. Mega Database

Mega Database 2012 çıktı. Veritabanı 5 milyondan fazla oyun içeriyor.

1152. OV. ChessMix

ChessMix 311 çıktı.

1151. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası


Ağar: Kusurumuz oldu, suçumuz olmadı

Faili meçhul cinayatlerle ilgili suskunluğunu bozan eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, “Kusurlarımız olmuştur, suçumuz olmamıştır. İçim dolu ama konuşamıyorum” dedi.

Güncelleme: 13:44 TSİ 09 Aralık. 2011 Cuma

İSTANBUL - Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Malta Köşkü'nde düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin yıllardan beri terörle ilgili sıkıntılar, acılar ve üzüntülerle devam eden bir mücadele süreci içinde olduğunu söyledi.  Konunun bugüne kadar görev yapan her hükümetin, en önemli meselesi olarak gündeminde olduğunu belirten Ağar, şunları kaydetti:  ''Süreç içinde meselenin çözüme kavuşturulması yönünde ileri adımlar atılmıştır. Hepimiz gibi ben de dua ve temenni ediyorum ki bugünün diplomatik, psikolojik, sosyal ve güvenlik bağlamında şartların daha iyi olabileceği, silahların hiç olmadığı, huzursuzluğun hiç olmadığı, can kayıplarının hiç olmadığı bir Türkiye'ye doğru kavuşacağımız umudu içerisindeyim. Bu süre içerisinde bir dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü gibi bir makamda devlete ve millete hizmet etmek bana da nasip olmuştur. Kamu görevinde insanlar hem adli, hem idari makamlara hesap vermek durumunda ama önce Allah'a, kendine vicdanına ve tarihe karşı da sorumludur. Bütün bu sorumlulukların şuuru içinde görev yaptığım konusunda vicdani kanaatim, bugünün önemine binaen geldiğim yer anlamıyla da bir kez daha bu teraziyi kendi vicdanımda tarttım ve şükürler olsun ki kanaatlerimde bir değişiklik olmamıştır.'' Ağar, 15 seneyi aşkın bir süredir devletin dışında olduğunu ve bir kamu görevinin olmadığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bu zaman zarfında aynı elden, aynı dilden, aynı kalemden söylenenlerde bir farklılık yok. Bütün bunların hepsi meclis soruşturması dahil olmak üzere çeşitli idari soruşturmalar dahil olmak üzere geçmeyen bir kanal kalmamıştır. Tüm bu kanallarda en ince ayrıntılarına kadar araştırılmıştır, araştırılmaya da devam edecektir. Türkiye, bir hukuk devletidir. Türkiye'de hepimizin adalete ve orada görev yapanların adaletine inanmamız lazım, Aksi takdirde kaos olur. Yıllarca zabıta teşkilatlarında üst düzey görevler yapmış bir kişi olarak bunun da şuurunda olan bir insanım. Şahsımla ilgili devam eden bir yargı süreci de var. Yüksek yargıya konu taşınmıştır. Türkiye'de tabii konusu yargıda olan hiçbir meselenin tartışılmaması söz konusuyken, hiç kimsenin bu kaideye dikkat ettiğini görmemiz mümkün değildir.'' Bütün bunları sineye çeke çeke hukuka ve adalete sonsuz güven içinde yollarına devam ettiklerini vurgulayan Ağar, ''Son dönemde sürekli olarak aynı ağızdan çıkan meseleler içerisinde parasal birtakım ithamlar söz konusu olunca, hayal bile edilemeyecek isnatlar söz konusu olunca ailemle beraber bir şeyler söyleme kararlılığı içinde olduk'' diye konuştu. Ağar, meclis soruşturmasında olağanüstü araştırmaların yapıldığını aktararak, ''Bunların hepsi çok şükür aklanarak tarafımdan geçilmiş ve aşılmıştır'' dedi. Dikkatli yaşamaya özen gösterdiğini ifade eden Ağar, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''15 seneden beri devam eden bunlar, 24 senedir devam eden raporlar eğer gerçek olmuş olsaydı bizim 35 yaşında meslekten ayrılmış olmamız lazımdı. Devlet, bu kadar sahipsiz değil. Bütün bu sıkıntılar içerisinde günahsız yere sıkıntı çekip sağlığı bozulan bu hizmette görev yapmış arkadaşlar vardır. Terörle mücadele kolay ve basit bir konu değildir. Geçilen aşamalarda verilen mücadeleler Türkiye'ye silah zoruyla hiçbir şeyin kabul ettirilemeyeceğinin ispatlandığı dönemler.''

'BENİ HEDEF GÖSTERİYORLAR'

Ağar, yaşanan her şartın, meselenin daha olumlu yöne götürülmesinde yeni ufuklar açtığını belirterek, ''Dünün şartlarıyla bugünü değerlendiremezsiniz, bugünün şartlarıyla da dünü değerlendiremezsiniz'' dedi. Herkesin üzerine düşeni yaptığı takdirde Türkiye'nin çok uzak olmayan bir gelecekte bu zorluğu aşarak hak ettiği büyüklüğe kavuşacağını vurgulayan Ağar, şunları kaydetti: ''Biz tarihin o sürecinde üzerimize düşmüş olanı bütün iyi niyetimizle yapmanın gayreti içeresinde olduk. Kusurumuz olduysa bilerek değil, hizmetin kendisinden kaynaklanan hizmet kusurlarıdır. Elbette bunlara katlanırız ama kamuda hiç kimse kimseye kanunsuz emir veremez. Verse de bir şey ifade etmez, çünkü emri alan kimse dinlemez. Bu kadar net ve açıktır. Ortaya çıkan bu noktada mesele, yüksek yargıda devam eden yargılanma sürecimizi olumsuz etkilemeye yönelik. Ayrıca terör ve organize suç faaliyetleriyle meşgul olan suç örgütlerine şahsımı hedef göstermektir. Bunların hepsine alışığız. Allah'ın verdiği ömür kadar günümüz vardır. Benim devletim dışında güveneceğim hiçbir kurum yoktur, milletim dışında da güveneceğim hiçbir şey yoktur.'' Ağar, büyük fedakarlıklar içerisinde çalışmaların yapıldığını aktararak, ''Bütün bu çalışmaların içinde elbette her konu her zaman araştırılır, araştırılmıştır da... Ortaya çıkan süreç de devam edegelmektedir. Özellikle maddi konularda en üst makamlara kadar gelebildim. Geride bırakacağım mesleki hatıralarım ve vasiyetim şu olmuştur aileme; Polis Müzesine bırakılması ile babam gibi mezar taşıma 'Elazığlı Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar' yazılması. Hayattan başka beklentim yoktur'' şeklinde konuştu. Mehmet Ağar, herkesin derdine derman olmaya çalıştıklarını anlatarak, ''Kusurlarımız olmuşsa bunlar kusur çerçevesi içerisindedir. Hiçbir zaman suç çerçevesi içerisinde bir şey olmamıştır. Ben suç ve suçlu ile mücadeleye şartlanmış bir yapı içeresinde yetiştim'' dedi.

Soru cevaplamayacağını ifade eden Ağar, toplantı salonundan ayrılırken bir basın mensubunun ''Mehmet Eymür tuğlayı çekti mi sizce?'' şeklindeki sorusuna, ''O söz benim sözüm değil'' demekle yetindi.

1150. Günlük Yaşam



Euro-Staaten schmieden Haushaltspakt gegen Schuldenkrise

Streit mit London schürt Sorge um Spaltung der EU

AFP – vor 11 Stunden.. .

Deutschland und Frankreich sind auf dem Brüsseler EU-Gipfel am Widerstand Großbritanniens …

Beim EU-Gipfel in Brüssel hat sich Großbritannien gegen die von Deutschland und Frankreich …

Als Reaktion auf die Schuldenkrise haben die Euro-Länder einen Haushaltspakt geschmiedet, dafür aber einen Bruch mit dem wichtigen Partner Großbritannien in Kauf genommen. "Das ist der Durchburch zur Stabilitätsunion", sagte Bundeskanzlerin Angela Merkel (CDU) am Ende des Brüsseler Krisengipfels. Die zunächst angestrebte Vertragsänderung mit allen 27 EU-Staaten scheiterte am Widerstand Großbritanniens. Die 17 Euro-Länder einigten sich nach einer zehnstündigen Nachtsitzung auf die Forderung Deutschlands und Frankreichs, bis März einen zwischenstaatlichen Vertrag für Haushaltsdisziplin auszuarbeiten. Dieser sieht Schuldenbremsen und automatische Strafen gegen Defizitsünder vor. Neben den Euro-Ländern prüfen abgesehen von Großbritannien alle anderen Nicht-Euro-Länder nach Absprache mit ihren nationalen Parlamenten, ob sie sich an den Verhandlungen beteiligen. Merkel und Frankreichs Staatschef Nicolas Sarkozy hatten ursprünglich eine Änderung der EU-Verträge unter Beteiligung aller 27 Mitgliedstaaten gefordert, um so möglichst großes Vertrauen in das Krisenmanagement der Europäer zu schaffen. Doch der britische Premierminister David Cameron forderte im Gegenzug Sonderrechte für die Regulierung des heimischen Finanzsektors, insbesondere der Londoner City, der für Großbritannien von enormer wirtschaftlicher Bedeutung ist. "Wenn wir keine Schutzklauseln bekommen, ist es besser, draußen zu bleiben", sagte Cameron, der sich unter anderem gegen eine Finanztransaktionssteuer sperrt. Seine Ablehnung sei eine "harte, aber gute Entscheidung". Sarkozy nannte die Forderungen Camerons hingegen "inakzeptabel". "Wir hätten eine Einigung der 27 vorgezogen, aber das war angesichts der Position unserer britischen Freunde nicht möglich", sagte er. Wenn die britische Forderung erfüllt worden wäre, hätte dies die notwendigen Schritte zur Regulierung der Finanzmärkte in Frage gestellt. "Die Briten waren ja schon immer nicht beim Euro dabei, und insofern sind wir mit diesem Zustand ja schon vertraut", sagte Merkel. "Gestern hieß es, keine faulen Kompromisse für den Euro zu machen, und das ist uns gelungen." Der EU-Krisengipfel stand unter massivem Druck der Finanzmärkte; von ihm wurden entscheidende Weichenstellungen im Kampf gegen die Schuldenkrise erwartet. Nach Einschätzung des italienischen Ministerpräsidenten Mario Monti hat sich Großbritannien auf dem EU-Gipfel isoliert. Das Land habe sich mit seiner Verhandlungsführung "selbst ausgeschlossen", sagte Monti in Brüssel. "Das wird Folgen für seinen Einfluss haben." Der britische Premierminister Cameron habe "nicht hinnehmbare Forderungen gestellt". Das Scheitern einer Einigung auf eine Vertragsänderung mit allen 27 EU-Staaten schürt die Sorge vor einer allmählichen Spaltung der EU. Der britische Außenminister William Hague sagte dem Sender BBC, Deutschland und Frankreich hätten sich "nicht genug angestrengt", um den britischen Bedenken entgegen zu kommen. Cameron sagte britischen Medien, sein Land sei "nicht ausgeschlossen" aus der EU, sondern "ein führendes Mitglied des gemeinsamen Markts." Im Streit um mehr Mittel für den Euro-Rettungsfonds setzte sich Merkel mit ihrer Ablehnung von gemeinsamen Staatsanleihen der Euro-Länder, sogenannten Eurobonds, sowie eines Zugangs des Fonds zu den Krediten der Europäischen Zentralbank (EZB) durch. Als kurzfristige Antwort auf die Schuldenkrise wollen die EU-Länder aber bis zu 200 Milliarden Euro für die Krisenbekämpfung durch den Internationalen Währungsfonds (IWF) in Form von bilateralen Krediten bereitstellen. EZB-Experten sollen zudem bei der Verwaltung des Rettungsfonds helfen. Zuletzt waren Zweifel aufgekommen, ob der Fonds effektiv genug gegen die Krise angeht. Merkel kündigte zudem für das kommende halbe Jahr monatliche Krisentreffen der Eurozone zur Schuldenkrise an. Die US-Regierung begrüßte die "Fortschritte" beim EU-Gipfel zur Schuldenkrise. "Es hat etwas Fortschritt gegeben und das ist eine gute Sache", sagte der Sprecher von Präsident Barack Obama, Jay Carney. Die Europäische Union müsse sich der Krise aber weiter "entschlossen" entgegenstellen. "Am Ende des Tages ist dies ein europäisches Problem, das eine europäische Lösung benötigt", sagte Carney. Das Weiße Haus äußerte sich nicht zu dem Sonderweg der britischen Regierung. 

1149. Günlük Yaşam

Hırvatistan, AB imzasını attı


10.12.2011

AB üyelik müzakereleri tamamlayan Hırvatistan, AB'ye katılım anlaşmasını imzaladı. 1 Temmuz 2013'te 28'inci AB üyesi olması öngörülen Hırvatistan'ın katılım anlaşması imza töreninde konuşan AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy, "Hırvatistan'ın başarısı bölgedeki herkese sıkı çalışma, sebat, siyasi cesaret ve kararlılıkla AB üyeliğinin ulaşılabilir olduğunu gösterdi." dedi.

1148. Günlük Yaşam


Hırvatistan, Avrupa Birliğine giriyor. 1990lardan 2010lara: Türkiyenin Avrupa Birliği ilişkilerinin gidişatı. İnsan olan azıcık utanır!



Croatia signs EU accession treaty

By JOVANA GEC and SLOBODAN LEKIC | AP – 15 hrs ago...

Related Content:  European Council President Herman Van Rompuy speaks during a media conference at …

BRUSSELS (AP) — Croatia on Friday signed a treaty to join the European Union in 2013, a bittersweet milestone as the bloc prepares to take on a sluggish economy it will have to drag along at the time of its worst crisis ever. Meanwhile, EU leaders said they were postponing a decision about whether to make Serbia a candidate for membership, a disappointment for the Western-leaning government, which has been trying to put the country's years as a pariah state behind it. The EU hailed Croatia's signing as a historic day for the ex-communist country, but the Croatian government's decade-long effort could turn out to have been a giant waste of time if the union's 27 countries fail to solve a financial crisis that threatens to unravel the 53-year-old project to integrate the continent. The union is battling to avoid being dragged down by members struggling with giant debts. Croatia's expected entry in 18 months will not help matters: It has been hit hard by the global downturn and has been taking longer than its Balkan neighbors to come out of recession. It has been hoping EU membership will help boost its economy. The country of 4.2 million is dealing with unemployment at around 17 percent and a budget gap projected at 6.2 percent of gross domestic product. The newly ousted conservative government had been reluctant to undertake serious structural and fiscal reform and fully curb corruption. Its credit rating was reduced a year ago by Standard & Poor's, which cited a "deteriorated fiscal position and continuously weak" external financing. The signing came following a marathon all-night session at an emergency summit at which most EU leaders decided to back a new treaty with strict oversight over national budgets, trying to convince markets that the euro has a future. Germany and France were unable to persuade Britain to agree to the treaty changes as it refused to give up some powers. "It's very, very odd for someone to join a club the night after the worst bust-up in that club's history," said Nigel Farage, a staunchly anti-EU British member of the European Parliament. EU president Herman Van Rompuy said Croatia will be an "active observer" in all EU forums until it becomes a full member 18 months from now. Its membership must still be ratified by the legislatures of the bloc's member nations. Croatia's entry talks lasted seven years and were held up repeatedly due to territorial disputes with neighboring Slovenia and demands that it arrest remaining war crimes suspects. "Today Croatia is entering Europe, but more importantly Europe is entering Croatia," Croatian President Ivo Josipovic told the heads of EU governments. He said Croatia's progress showed that the EU was determined to eventually accept all Balkan countries into the bloc. Croatia will become the second nation from the former Yugoslavia to join the EU after Slovenia, which became a member in 2004. All other countries that emerged from the Yugoslav federation — Bosnia, Kosovo, Macedonia, Montenegro and Serbia, as well as neighboring Albania — are also seeking membership. Van Rompuy said EU leaders had decided to postpone making Serbia a candidate for the bloc until their next summit. A decision would be made in February, which could then be approved at the summit in March. "We will continue to assess the situation ... with the clear aim to grant Serbia the status of candidate nation," Van Rompuy said. He urged Belgrade to normalize relations with its former province of Kosovo, which declared independence in 2008. Serbia had been widely expected to gain candidate status after extraditing the last of several dozen war crimes suspects earlier this year. But a recent outbreak of violence in northern Kosovo, where hard-liners among the Serb minority have blocked roads and clashed with NATO peacekeepers, appears to have put that on hold. In Belgrade, President Boris Tadic sounded an optimistic note about the postponement. But he acknowledged the decision to postpone the status decision represents "wind in the sails" of nationalist opposition parties "who are trying to push as back to the 1990s" around the time of the bloody Balkan wars. Bozidar Djelic, Serbia's minister for European integration, resigned after the announcement. Speaking in Brussels, he said Serbia must continue to strive for EU membership. "EU leaders are just too busy with the euro crisis to waste too much time discussing Serbia's status," an official said on condition of anonymity. Candidate status is symbolically and politically important for Serbia and its pro-EU Tadic. But in reality, it is just a step toward accession negotiations which can drag on for years, as in Croatia's case. Van Rompuy also said EU leaders had decided that Montenegro would open accession negotiations next June on condition that it continues a crackdown on organized crime and corruption.

The nation of 650,000 people received candidate status a year ago. "A long journey to Europe is ahead of us, but ... we will overcome all obstacles on that path", said Milan Rocen, the country's foreign minister.

_____

Gec reported from Belgrade, Serbia. Dusan Stojanovic in Belgrade also contributed to this report.