11 Aralık 2011 Pazar

1160. Casusluk. 3. MİT Raporu: Sonrası



Eymür'ün anlattıkları ne anlama geliyor?


Eski MİT mensubu Mehmet Eymür'ün gözaltına alınması şaşırtıcıydı, nasıl bir ifade vereceği, kimleri hedef alacağı merakla beklendi. Eymür, Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel'in yürüttüğü faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturma nedeniyle sorgulandı. Doğal olarak söyleyecekleri de "faili meçhul cinayetler"le ilgili olacaktı. Eymür sıradan bir isim değildi ve faili meçhuller de birkaç kendini bilmezin "rutin" dışına çıkması değildi. Dolayısıyla Eymür'ün söyleyecekleri çok önemliydi. Yayınlanan ifadeler doğruysa, Eymür ana eksende yeni bir şey söylemiyor. 1994'te kendi yazdığı  MİT Raporu'nda yer alanlarla, daha sonra Susurluk Skandalı'nın patlamasıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nun aldığı ifadelerde ve Özel Tim'cilerin yargılanma sürecinde söylenenleri biraz ayrıntılarıyla tekrar ediyor. O dönem için Mesut Yılmaz hükümetinin hazırlattığı Kutlu Savaş'ın Susurluk Raporu'nda yer alanlar daha radikaldi. Tabii bir MİT görevlisinin tanıklık etmesi önemli... Bazı ilişkilerin altını çizmesi göz ardı edilemez. Ama ilginçtir, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in kapsama alanına giren birkaç ismin ötesine geçilmiyor.  Mehmet Ağar'dan Özel Tim'cilere, Abdullah Çatlı'dan Kaşif Kozinoğlu'na Alaattin Çakıcı'ya veya Yeşil'e uzanan bir listeden söz ediyor. İsimler de ilişkiler de bugün bile insanı dehşete düşürüyor doğru ama o ilişkilere tanık olan bir MİT görevlisinin 90'ları sadece o ilişkilerden ibaret olarak sunması şaşırtıcı. Hatta Çiller'le ilgili şöyle diyor: "O dönemde Tansu Çiller için 'Cesur kararlar alıyor, erkek gibi kadın' şeklinde söylenen sözler kendisini etkilemekteydi. Bu yüzden bazı şeylerin kendi inisiyatifi dışında yapılmasına ses çıkarmamıştı."  Oysa 90'lar, bugünümüzü de derinden etkileyen önemli olayların olduğu yıllardı. O yıllarda Uğur Mumcu gibi laik aydınlardan Kürt yazar Musa Anter'e, Jandarma Komutanı Eşref Bitlis'ten Kumarhaneciler Kralı Lütfü Topal'a onlarca insana suikast düzenlendi. Dahası bu ülkenin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan bakanı Adnan Kahveci'ye birçok insanın ölümü şüpheliydi ve bugün de soruşturuluyor. Ayrıca teröre karşı mücadele adıyla binlerce sıradan insanın faili meçhul cinayete kurban gittiği de biliniyor.Eski İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, 40 Kürt işadamı ile ilgili ölüm listesinin MGK'ya sunulmuş olabileceğini söylüyor. Peki, tüm bunlar birkaç kişinin rutin dışına çıkıp, başbakanın da ses çıkarmadığı işler miydi? Yoksa Emekli Koramiral Atilla Kıyat'ın söylediği gibi bir devlet politikası mı?Türkiye,  Mehmet Eymür'ün "derin devleti" es geçen sınırlı ifşaatını çoktan aştı. Artık, muvazzaf generallerin tutuklandığı, eski kuvvet komutanlarının darbe girişimi nedeniyle yargılandığı bir Türkiye'deyiz. Örnekleri çarpıcı da olsa yapılanları, "birkaç kötü adam"ın kötü niyetine bağlıyor olması bilinçli bir tercih. Bu noktada şu sorunun cevabını merak ediyorum;  Türkiye'nin "derin devleti" sözünü ettiği o birkaç kişi miydi?  O dönem darbe yapmaya, siyasete müdahale etmeye hevesli askerler hiç mi rutin dışına çıkmadı? Gayri resmi tarihin sır adamı asıl sırları kendisine saklıyor. Eymür'ün söyledikleri arasında çok çarpıcı bir gerçek var; o da her şeyin devlet tarafından kayıt altına alınması... Bir devlet düşünün, suç işleyen de olsa vatandaşları kaçırılıyor, haraç alınıyor, işkence edilerek öldürülüyor ama o hiçbir şey yapmıyor sadece kaydediyor. İnanılmaz ama Eymür buna tanık olduğunu söylüyor. Dersim'le yüzleşmek istiyorsak, "kirli" yakın tarihimizle de yüzleşmemiz gerekiyor. MİT o arşivleri yargıya mutlaka açmalı. İşte o zaman karanlık tarihimizle "samimi"yüzleşme gerçekleşir.