Eymür'ün anlattıkları ne anlama geliyor?
Eski MİT mensubu Mehmet  Eymür'ün gözaltına alınması şaşırtıcıydı, nasıl bir ifade vereceği, kimleri  hedef alacağı merakla beklendi. Eymür, Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet  Savcısı Hakan Yüksel'in yürüttüğü faili meçhul cinayetlerle ilgili  soruşturma nedeniyle sorgulandı. Doğal olarak söyleyecekleri de "faili meçhul  cinayetler"le ilgili olacaktı. Eymür sıradan bir isim değildi ve  faili meçhuller de birkaç kendini bilmezin "rutin" dışına çıkması değildi.  Dolayısıyla Eymür'ün söyleyecekleri çok önemliydi. Yayınlanan ifadeler  doğruysa, Eymür ana eksende yeni bir şey söylemiyor. 1994'te kendi yazdığı  MİT Raporu'nda yer alanlarla, daha sonra Susurluk Skandalı'nın  patlamasıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu'nun aldığı ifadelerde ve Özel  Tim'cilerin yargılanma sürecinde söylenenleri biraz ayrıntılarıyla tekrar  ediyor. O dönem için Mesut Yılmaz hükümetinin hazırlattığı Kutlu  Savaş'ın Susurluk Raporu'nda yer alanlar daha radikaldi. Tabii bir MİT  görevlisinin tanıklık etmesi önemli... Bazı ilişkilerin altını çizmesi göz ardı  edilemez. Ama ilginçtir, dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in kapsama  alanına giren birkaç ismin ötesine geçilmiyor.  Mehmet Ağar'dan Özel  Tim'cilere, Abdullah Çatlı'dan Kaşif Kozinoğlu'na Alaattin  Çakıcı'ya veya Yeşil'e uzanan bir listeden söz ediyor. İsimler de  ilişkiler de bugün bile insanı dehşete düşürüyor doğru ama o ilişkilere tanık  olan bir MİT görevlisinin 90'ları sadece o ilişkilerden ibaret olarak sunması  şaşırtıcı. Hatta Çiller'le ilgili şöyle diyor: "O dönemde Tansu  Çiller için 'Cesur kararlar alıyor, erkek gibi kadın' şeklinde söylenen sözler  kendisini etkilemekteydi. Bu yüzden bazı şeylerin kendi inisiyatifi dışında  yapılmasına ses çıkarmamıştı."  Oysa 90'lar, bugünümüzü de derinden  etkileyen önemli olayların olduğu yıllardı. O yıllarda Uğur Mumcu gibi  laik aydınlardan Kürt yazar Musa Anter'e, Jandarma Komutanı Eşref  Bitlis'ten Kumarhaneciler Kralı Lütfü Topal'a onlarca insana suikast  düzenlendi. Dahası bu ülkenin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'dan bakanı  Adnan Kahveci'ye birçok insanın ölümü şüpheliydi ve bugün de  soruşturuluyor. Ayrıca teröre karşı mücadele adıyla binlerce sıradan insanın  faili meçhul cinayete kurban gittiği de biliniyor.Eski İçişleri Bakanı Nahit  Menteşe, 40 Kürt işadamı ile ilgili ölüm listesinin MGK'ya sunulmuş  olabileceğini söylüyor. Peki, tüm bunlar birkaç kişinin rutin dışına çıkıp,  başbakanın da ses çıkarmadığı işler miydi? Yoksa Emekli Koramiral Atilla  Kıyat'ın söylediği gibi bir devlet politikası mı?Türkiye,  Mehmet Eymür'ün "derin devleti" es geçen sınırlı ifşaatını çoktan  aştı. Artık, muvazzaf generallerin tutuklandığı, eski kuvvet komutanlarının  darbe girişimi nedeniyle yargılandığı bir Türkiye'deyiz. Örnekleri çarpıcı da  olsa yapılanları, "birkaç kötü adam"ın kötü niyetine bağlıyor olması  bilinçli bir tercih. Bu noktada şu sorunun cevabını merak ediyorum;  Türkiye'nin "derin devleti" sözünü ettiği o birkaç kişi miydi?  O  dönem darbe yapmaya, siyasete müdahale etmeye hevesli askerler hiç mi rutin  dışına çıkmadı? Gayri resmi tarihin sır adamı asıl sırları kendisine  saklıyor. Eymür'ün söyledikleri arasında çok çarpıcı bir gerçek var; o da  her şeyin devlet tarafından kayıt altına alınması... Bir devlet düşünün, suç  işleyen de olsa vatandaşları kaçırılıyor, haraç alınıyor, işkence edilerek  öldürülüyor ama o hiçbir şey yapmıyor sadece kaydediyor. İnanılmaz ama Eymür  buna tanık olduğunu söylüyor. Dersim'le yüzleşmek istiyorsak, "kirli"  yakın tarihimizle de yüzleşmemiz gerekiyor. MİT o arşivleri yargıya mutlaka  açmalı. İşte o zaman karanlık tarihimizle "samimi"yüzleşme  gerçekleşir.