17 Haziran 2011 Cuma

50. Satranç ve Siyaset

Son iki haftanın (1-15 haziran) ilgimi çeken satranç haberlerinden "satranç ve siyaset" konulu üç tanesi:

1. FIDE Başkanı Kirsan Ilyumzhinov, iç savaş yaşayan Libya'ya giderek, devrilmesine ramak kalan Albay Muammer Kaddafi ile iki saatten fazla konuştu, çay içti ve satranç oynadı. İkilinin oldukça neşeli oldukları dikkatlerden kaçmadı.

Ilyumzhinov - Kaddafi

Umulur ki, Kirsan ve Muammer savaşın sivil ve masum halka zarar vermemesi konusunda uzlaşmışlardır. Libya'nın 1974 Kıbrıs Harekâtı esnasında ülkemize yardımları herkesin malumudur.



Bu fotoğrafta, alternatif 1976 satranç olimpiyatlarını düzenleyen Libya'nın devrim komuta konseyi başkanı Albay Muammer Kaddafi, genç oyuncu Gülsevil Yılmaz ile görülüyor.

2. Çek Cumhurbaşkanı Vaklav Klaus, 2011 Çek Kupası'na korumaları olmaksızın katılınca, dünya birincisi Vishy Anand şaşkınlığını ifade etti: Böylesi Hindistan'da olası değil. Hindistan Cumhurbaşkanı, 500 koruması olmadan şurdan şuraya adımını atmaz. 


Fotoğrafta, Çek Cumhurbaşkanı Vaklav Klaus (ortada) Vishy Anand'ı çok masa gösterisinde yenmeyi başaran Petr Boleslav (solda) ile görülüyor.



Anand'ın çok masa gösterisini Vaklav Klaus da izlerken


3. Üst düzey siyasetçilerden Medvedev ile Putin'in de satranca düşkünlüğü biliniyor.

Dimitri Medvedev - Vladimir Putin 


Ekleme: Medvedev - Putin resminin orijinali

49. Genel Seçimlerin Kısa Değerlendirmesi

Bu yılın Şubat ayında Antalya Satranç Gurubunda bir ileti yazıttırmış ve genel seçimler ile ilgili kestirimlerimi paylaşmıştım. Bu iletimi alıntılıyorum:

Türkiyede Genel Seçimler ve Satranç Politikasına Muhtemel Etkileri 

Haziran ayında, 3 ay 3 hafta sonra, Türkiyede genel seçimler yapılacak. Çeşitli kamuoyu araştırmaları farklı siyasi tablolar ortaya koysa da, en muhtemel sonuç, Haziran ayından sonra, bu dönem bir denge unsuru olarak önemli rol oynamış MHPnin meclis dışında kalacağı, farklı bir siyaset vitriniyle Türkiyede iki partili bir meclisin oluşacağıdır.

Önce öngörülerimi/önizlenimlerimi not edeyim:

-- Oy dağılımı:

AKP : % 45
CHP: % 27
MHP: % 9

-- Diğer partilerden hiçbiri % 10 barajını aşamayacak.

-- Geçen seçimde olduğu gibi 20 ila 30 arasında bağımsız meclise girecek.

-- CHP 150 dolaylarında çıkarınca, kalan 370 civarındakini, 2/3 çoğunluğu sağlayıp AKP alacak.

Sonuç olarak, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki huzursuzluk ve gerginlikler sürerken, Türkiye bir "istikrar adası" olaraktan dört yıl daha geçirecek.

Bu öngörülerimin satranç politikasına etkileri mutlaka olacaktır. Bunları not ettim ancak şu anda yazmayı uygun bulmadım. Sonraki bir yazımda teferruatı ile değineceğim.

Dr Harun Taner


  Öncelikle belirlemem gerekir ki, seçim orantısı 1 x 9, 3 x 9, 5 x 9 orantısı yerine başka bir orantı üzerine oturdu: 1 x 12.5, 2 x 12.5, 4 x 12.5 Bu orantısal denklem sonuçları haliylen değiştirdi. MHP'nin yüzde on barajını aşması meclis aritmetiğini tümüyle değiştirdi ki, ben bunu beklemiyordum. İletimdekileri eleştirel olarak değerlendirmek isterim. AKP yüzde 50 oy aldı. (-5); CHP yüzde 26 oy aldı (+1); MHP yüzde 13 oy aldı (-4); bağımsızlar  (lütfen Kürt milliyetçisi olarak okuyalım) hemen bütün adaylarını meclise soktular ve 36 koltuk elde ettiler ki, bunu ben bile beklemiyordum; en çok 30 bağımsız meclise girer diye hesaplıyordum. Diğer saptamalar:

-- Meclis gurupları: AKP 325, CHP 135 (yüzde 30 ile 150 bekleniyordu), MHP 55, BDP 35 
-- AKP, oylarını yüzde 3.5 oranında (beş milyon oy!) artırdı. Kazandığı koltuk sayısı 15 azaldı!
-- CHP, oylarını yüzde 5 oranında (üç milyon oy!) artırdı. Kazandığı koltuk sayısı 20 arttı!
-- MHP oylarında (yarım milyon oy! artışına rağmen) yüzde 1 düşüş oldu. Kazandığı koltuk sayısı 20 azaldı!
-- Bağımsızlar (hemen hemen tamamen BDP) oylarında bir milyon artış oldu. Kazandığı koltuk sayısı 15 arttı!
-- Bu tablodaki denklemi incelersek, son iki seçimde AKP + BDP ve CHP + MHP toplam sayılarının değişmediğini, üç aşağı beş yukarı aynı kaldığını gözlemleyebiliriz: 361, 183 ve 361, 189 
-- AKP üçüncü dönem seçim kazanarak siyasi hayatta kalıcı bir parti olduğunu göstermiştir.
-- 2011 genel seçimlerinin başka bir sonucu da meclisteki dört partili yapılanmanın pekişmesi olmuştur. Dört parti toplam olarak halkın oylarının yüzde 95.5 gibi ezici bir çoğunluğunu toplamışlar, geri kalan partilere yüzde 4,5 gibi bir pay kalmıştır. Küçük partilerden hiç biri değil yüzde beş, yüzde 2 oranında bile oy alamamışlardır. Bu partilerin oy sayıları ve oranları şöyledir: 5. SP - Saadet Partisi 535k (1,24),  6. HAS - Halkın Sesi Partisi 326k (0,76), 7. BBP - Büyük Birlik Partisi 315k (0,73), 8. DP - Demokrat Parti 280k (0,65), 9. HEPAR - Hak ve Eşitlik Partisi 122k (0,28), 10. DSP - Demokratik Sol Parti 106k (0,25), 11. DYP - Doğru Yol Partisi 65k (0,15), 12. TKP - Türkiye Komünist Partisi 61k (0,14), 13. MP - Millet Partisi 60k (0,14), 14. MMP - Milliyetçi ve Muhafazakar Parti 37k (0,09), 15. EMEP - Emek Partisi 31k (0,07), 16. LDP - Liberal Demokrat Parti 16k (0,04). Bu sonuçlar gösteriyor ki, ANAP, DYP, DP ve DSP siyasi olarak sandıktan çıkamamışlardır. SP ve HAS partileri toplam yüzde 2 oy oranı ile meclis dışı muhalefeti temsil etmektedir. Bu partilerden sol yelpazedeki, DSP, EMEP ve TKP ile sağ yelpazedeki LDP bir kenara bırakılırsa, diğer küçük partiler SP, HAS, BBP, DP, HEPAR, DYP, MP ve MMP, "Milli Cephe" ortak çatısı altında buluşabilirlerse, bağımsız olarak seçilerek en az 30 koltuk ile mecliste temsil edilebilirler diye düşünüyorum. 


Binaenaleyh, Türkiye'de otuz yıl sonra demokrasinin kökleşip yaygınlaşacağını, bu şeffaf, şaibesiz ve hilesiz seçim sonuçlarına bakaraktan kesin olarak ifade edebilirim.